℘23℘ ┊ İÇİMDEKİ YANGIN┊

4.9K 608 126
                                    


Multimedya;

23. Bölüm:
"İÇİMDEKİ YANGIN."

İçimdeki çocuğun gözyaşları döküldü yanaklarına. Bağıra bağıra ağlamaya başladı annesini istiyorcasına. Utanmıştı çünkü. Tanımadığının birinin evinde, bu halde yakalanıp, sonra da aşağılanarak kovulmak gururunu kırmıştı küçük kızın. Hele ki sevdiği adamın annesiydi bu. Duyguların hiçe sayılması kırmıştı küçük kızı.

"Ne diyorsun sen? Kimin evinden kimi kovuyorsun? Daha iki gün önce bana gelip o kızı sakın üzme diyen sen değil miydin?" dediğinde kadının yüzündeki tiksinti bir anda kayboldu. Gözleri şaşkınlıkla açılırken başını onaylamazca salladı. "Ama.."

"Ne ama!" Ekin öylesine sinirlenmişti ki titreyen elini tuttum. Temasımla iyice gerilirken "Lütfen sakin ol." dedim utancımdan çıkmayan sesimle. "Sorun yok. Gidiyorum ben."

"Konuşsana! Beni uyaran sen değil miydin? Onun beni sevdiğini söyleyen sen değil miydin?" Duyduklarımla elim Ekin'in elinden düşerken bu sefer şaşırma sırası bendeydi.

"Ama bu kız.."

"Bu kız, o kız anne. Hastanede benim için ağlayan kız! Çocuğunu annesinden daha çok düşünen kız." Kadının bir şey demesini beklemeden elimden tutarak çekti beni. Öylesine sinirliydi ki, sesimi dahi çıkarmaya korkuyordum o an. Merdivenlere yöneldiğinde odasına gittiğimizi anlamıştım.

"Ekin ben gidey.."

"Sus Destina!" Bağırmasıyla ağzımı kapatırken üzerine gitmemin yararına olmayacağını anladım. Küçücük bir duygu değişiminde rahatsızlanması da işimi kolaylaştırmıyordu. Odaya girdiğimiz de önce elimi bırakıp kapıyı kilitledi. Elini unlu saçlarına geçirip başını ovaladı bir kaç kere.

"Seni tanımadı." dedi gergin bir şekilde.

"Biliyorum. Bu kadar sinirlenmeni gerektirecek bir şey yok."

"Yok mu?" dedi bana dönerekten. "Bu eve senin haricinde bir tek Almira'yı getirdim ben." dediğinde bir şeyler kırıldı sanki. O parçalar bir bir battı yüreğime. Benim de bir geçmişim vardı fakat ağır geliyordu istemsizce. İnsan sevdiğinin kalbinde tek olmak istiyordu fakat bende de durumlar farklı olmadığından susuyordum. Susmak zorundaydım. Bizim ilişkimiz yoğun fedakârlıklar üzerine kuruluydu. O, Armağan'ı bildiği halde susuyordu. Bende onun hasta olduğunu, ölme ihtimalini bile bile gidemiyordum ondan. Biz farklıydık. Her şeye rağmen ayakta kalmak isteyenlerden. Kaçmayanlardan.

"Ondan nefret etmesine rağmen tek gün ağzını açmadı. Katlandı. Ama sen?"

"Tanımadığını sen söyledin?"

"Tanımasa bile karışmaya hakkı olmadığını biliyor! O katı kuralları yüzünden kardeşim gitti bizden. Şimdi de beni kaçırmaya çalışıyor." deyip yatağının yanındaki koltuğa oturup elleriyle saçlarını kavradı.

"Ama bilmiyor ki istemesem bile gitmek zorunda olduğumu."

Son cümlesini kısık bir sesle söylemişti. Derin bir nefes içime çekerken gözlerim doldu. Ama bu sefer akmalarına engel olamadım. Durdurmadım onları. Bir bir düştüler yanaklarıma. Adımlarım beni ona götürdü. Sesim çıkmıyordu ama içim çığlık çığlığaydı. Ağlıyordum ama sanki dünyanın en duygusuz insanıydım. Kalbim kan revandı ama ben sanki şu an onun yanında olduğum için dünyanın en mutlu insanıydım. Parmaklarım çenesini kavrarken yüzünü kendime çevirdim. Un içindeki suratı tebessüm etmemi sağlamıştı. Gülerken ağlamakta bir bana yakışırdı...

DESTİNA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin