℘12℘ ┊DİNMEYEN YARALAR┊

6.9K 775 232
                                    


Parmak uçlarımdan dökülen bir gökkuşağım vardı. Birde her yağmur yağdığında altına saklandığım pembe şemsiyem. Önce gözlerindeki siyahlara bürünüp feda ettim gökkuşağımı, sonrada asıl kaçmamız gerekenin yağmur tanelerinin yerine hayatımızın başköşelerine yerleştirdiğimiz insanlar olduğunu öğrendim.

Asi Mavera...

12. BÖLÜM:
DİNMEYEN YARALAR.


Düşüncelerimden sızan kanı yoksaydım. Kırmızıya boyanan zihnim uyuşurken gülümseyerek izledim kendimi. Hak etmiştim. Erva ona takacağıma dair beni uyarmış, bense onu yok saymıştım. Şimdi elimden gelen hiçbir şey yoktu. Arkama bakmadan kaçamazdım öylece.

"İstenilen rolü mü oynamak istiyorsun?" dedim sorarcasına gözlerine bakıp kaşlarının an be an çatılışını izlerken. O gün bana söylediklerini ona hatırlatıyordum bir nevi. Ben buyum demişti. Değişmem demişti.

"Doğaçlamayı severim." dedi kalın bir sesle. Kelimeleri fazla kendinden emin çıkıyordu ağzından.

Oyun istiyordu fakat bir şeyi unutuyordu; karşısında bir oyuna yıllarını vermiş biri vardı. O oyunun içinde kimi zaman kaybolmuş, kimi zamansa büründüğü maskelerle hayata tutunup devam etmiş biri...

"Her şekilde gireceğim diyorsun yani?" dedim dudaklarımı kıpırdatarak.

"Sizin derdiniz ne?" dedi Ali yüksek sesle. "Kampüste bir etkinlik varda bizim mi haberimiz yok?"

Dümdüz bir ifadeyle Ekin'e baktım.

"Oyun falan yok. Birileri kendi yazıp kendi oynamak istiyor fakat üzgünüm. Bizde doğaçlamaya yer yok."

Çaprazımda oturan adamın ters bir şekilde Ekin'e baktığını fark ettim. Elindeki bardağı sert bir şekilde masaya çarptı dikkatini çekmek için. Ekin göz ucuyla ona baktığında 'Hayırdır' der gibi göz kırptı Güney.

"Sahipsiz falan mı sanıyorsun sen bu kızı?" dedi dümdüz bir sesle. "Adını silerim lan senin nüfustan, ne bu küçük dağları ben yarattım havaları?"

Ekin'in dudakları kıvrılırken olduğu yere iyice yayılıp kafasını bana çevirdi. "Sahipli olduğuna dair şüphem yok, önüne gelen önünü alıyor diye biraz fazla şımarık sadece sizin kız." dedi ağır ağır.

O an yerinden fırlayan Güney, ondan önce kalkıp önüne geçen Hazel. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, bana sadece şaşkınlıkla oturup izlemesi kalmıştı.

"Buraya kavga çıkarmaya gelmedik Kamer." dedi Hazel iki eliyle Güney'in göğsünü kavrayarak tutmaya çalışırken. "Seni asla affetmem, dur."

Güney ters bir şekilde Hazel'e çevirdi bakışlarını. İşine karıştığı için sinirlenmiş olmalıydı fakat daha ilk dakikadan sorun çıkmasını engellediği için ben minnettar kalmıştım kuzenime.

"Bu burada kalmaz." dedi tehdit kokan bir sesle Ekin'e. "Eğer en ufak bir şey gelirse kulağıma, atlar gelirim yanına bilmiş ol. Kiminle dalaştığını bilmeden de atlama bir daha ortaya senin canın yanar."

Ekin ilk defa dalgayı bıraktı. Yüzün ciddi bir hal alırken ters bir şekilde baktı Güney'e. Ama bir ilk daha yaparak cevap vermedi adama.

"Kalkın hadi." diyen Güney; masadakilerle tokalaştıktan sonra ayrıldık mekândan.

"Ben arabayı alıp geliyorum hemen, buradan ayrılmayın." diyerek gözden kaybolduğunda; Güney'in arkasından gülen gözlerle bakan Hazel'e "Ne var?!" dedim sitemle.

DESTİNA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin