℘15℘ ┊LÜTFEN ÖLME.┊

6.4K 711 144
                                    

15.Bölüm
🍁"LÜTFEN ÖLME."🍁

Solan bir yaprak tanesine benziyordum. Güzel bir yazdan sonra gelen mutlak sonla bitmiş bir hayat. Çürüdüğü için tek tek kırılan dallarıyla, bir daha çıkmamak üzere kesilen bir ağacın gövdesi. Tek farkım hala nefes alabiliyor almamdı. Aldığım her nefes ciğerlerimi sızlatsa dahi buna mecburdum.

Yine bir staj günüydü fakat ben ilk defa karşımdaki hastaneye girmek istemiyordum. İlk defa aşkla başladığım bu işte olmak istemiyordum. Adımlarım isteksizce ağır ağır ilerledi kapıya doğru. Girdim. İlk başta soyunma odasına giderek üzerimi değiştirdim. Bileğimde duran tokayla sarı saçlarımı yukarıda dağınık bir şekilde topuz yaparak çıktım odadan. Saatimin başlamasına tam olarak yarım saat vardı. İnkâr edemezdim, bilerek erken gelmiştim. Adımlarım bilinçsiz bir şekilde onun olduğu koridora yöneldi. Attığım her adımda bir şeyler oluyordu sanki. Kalbim son sesle atıyor, nefeslerimi derince alamıyordum. Elimle göğsümü tuttuğumda karşımda duran aileye baktım. Gelmişlerdi. Sanki onu hiç tanımıyormuşçasına geçecektim önünden. Beni görmeyecekti bile. Yalnızca nasıl olduğunu merak ediyordum. Önce babasını gördüm. Uzun boylu yapılı bir adamdı. Yıllar ondan çok fazla bir şey götürmemişti. Ama annesi yılların her izini atmaya kıyamayıp kendine saklamıştı sanki. Yüzündeki her çizgi bas bas bağırıyordu hayatın en büyük kazıklarını kendisinin yediğini. Odasının önüne geldiğimde ilk başta cama çevirdim yüzümü. Oradaydı.

Sanki normalde uyuyabiliyormuşum gibi birde üzerine eklenip, iki gündür bir dakika bile uyumamama sebep olan adam, daha önce hiç görmediğim bir kızın kollarında duruyordu. Yutkundum. Boğazımdaki sıvı yara yara indi olduğu yeri. Camda duran parmaklarım sürtünerek düştü olduğu yerden. Sonra göz göze geldik. Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp açtığımda hala bana baktığını gördüm.

Sanki ben buyum, dermişçesine seyrediyordu ifademi. Sanki; sanki senle ben asla olmayacağız, anla artık dermiş gibi. Kabullenmek istemiyordum. Kızın kolları onun iri gövdesini sararken dudaklarını saçlarının arasında gezdiriyordu. Tüm tenim karıncalandı bir anda. Geri adım attım. Kızın onu seven elleri yüzüne çıktığı anda hareketlenerek arkamı dönmüştüm.

"Amacı ney bu oğlanın? Hasta yatağında kız mı çağırılırmış yanına? İki gün sonra değiştireceği kızı niye heba ediyor buralarda?" Babasının kelimeleriyle gülümsemiştim.

'Kendini kanıtlamaya çalışıyor.' diyemedim o anda.

Annesi üzerimdeki üniformayı görünce hızla kalktı olduğu yerden. "Güzel kızım. İki gündür buradayız. Ne zaman çıkabileceğiz bir bilginiz var mı?" dedi yorgun bir sesle.

Üzerimdeki kısa şaşkınlığı attığımda başımı bilinmezlikle salladım. "Hastaya ben bakmıyorum efendim. Ama sizin için bilgi alırım."

"Sağ olasın güzel kızım." deyip gülümseyerek Ekin'in olduğu odaya girdi. Bende arkasından hızla onunla ilgilenen doktorun odasına girdim. "Merhaba Ahmet Hocam. On üç numaralı odadaki hasta hakkında bilgi alabilir miyim?"

Doktor gülümserken altına yatırdığı imaları gizleme gereği duymuyordu. Sandalyesini geriye vererek kalktı. Ahmet hoca Genel Cerrahtı. Orta yaşlarda evli ve iki çocuk babasıydı. "Hastanın durumu şimdilik iyi. Hayatına kaldığı yerden devam edebilir fakat nakil olmasa bu devam ettiği her günden bir şeyler çalacak, sonu ise belli. Tamamen iyileşmesi için nakil şart Destina." deyip omzumu tuttu. "Kendi iyiliğin için ondan uzak durmalısın. Belki seninle aramda bir dostluk bile yok ama seni severim, başarılı bir öğrencimsin. Yeterince yıprandın Destina. Daha fazlasının gereği yok. Anlatabiliyor muyum?"

DESTİNA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin