3.Bölüm- Yardım

31.6K 1.4K 1K
                                    

KARAKTERLERİ ÖĞRENMEK İÇİN ÖNSÖZE BAKABİLİRSİNİZ.

          Grubun hepsi bir saat sonra eve varmıştık. Sadece iki kişi eksikti. Mısra ve Savaş. İkisine bir şey olmuş olabilir düşüncesi kafamızı kurcalıyordu. Telaşlanmadan bir süre daha beklemeye karar vermiştik.

Eve geldiğimizde Rüzgar ve Buğra evi iyice korumuşlardı. Açık tek bir pencere yoktu. Kendimizi rahat hissediyorduk. Fakat Mısra ve Savaş' tan ötürü de korkuyorduk çünkü duyduğumuz haberde virüslülerin İzmir'e yaklaştığı bilgisini almıştık.

Bir süre sonra Eylül konuşmaya başladı;
"Bence gidip Mısra ve Savaş' ı arayalım. Karakolun nerede olduğunu biliyoruz. Çevresine bakarız. Zaten onlar araba ile gitti diye biliyorum. Eğer bir şey olursa diye hemen arabaya atlayıp geleceklerdi. Hemde daha fazla mühimmat alabileceklerdi. Ben arayalım derim."

Buğra ciddi bir şekilde;
"Ben sana katılmıyorum. Bence kızlar gelmesin. Erkek olarak ben ve Rüzgar gidip arayalım. Eğer eve gelirlerse siz kapıyı açarsınız. Yoksa eve geldiklerinde bizim olmadığımızı görürlerse onlar endişelenir. Onların endişelenmesine gerek yok derim ben."

"Bu iyi bir fikir.Buğra'nın dediğini yapalım." Dedim.

Eylül' ün isteksizce başıyla onayladığını görmüştüm. Bana doğru yaklaşıp sessizce kulağıma fısıldadı;
" Şunların her dediklerini de onaylama. Güçsüz görüyorlar anlamıyor musun?"
Böyle düşünmüyordum. Güçsüz değildik ve öyle görünmüyorduk.

Buğra ve Rüzgar hazırlandıktan sonra kapıya yöneldi. Kapıyı tam açtık ki karşımızda Mısra ve Savaş' ı gördük. Onları gördüğüme bu kadar sevineceğimi hiç düşünmemiştim. Ellerinde bir sürü eşya yardım istiyorlardı;

"Gelin de şu aldıklarımızı taşımaya yardım edin."

"Tamam Savaş."

Mısra ile Savaş bir aralar sevgili olmuşlardı. Fakat 6 ay kadar sonra ayrılmışlardı. Nedenini hiç öğrenemedik ama bence Savaş hala onu seviyor. Yine de birbirlerine kötü davranmıyorlar. Bir kardeşmiş gibi hayatlarına devam ediyorlar. Aman neyse şu an bu konu önemli değil. Böyle gereksiz şeyleri düşünmemem gerekiyor.

Rüzgar ,Savaş' a bakıp;
"Oğlum ne yaptınız siz ? Bizden çok yiyecek almışsınız. Silah konusunda sıkıntımız var ama. İyi iş çıkardınız kardeşlerim."

"Tabii. Sonuçta ben varım bu işte yani.
Arabayla gelmemize rağmen Mısra hanım baya bir korktu ama söz etmeyelim şu an bundan. Arabayı da apartmanın yanına park ettim. Apartmandan çıktığımız anda arabaya binebiliriz yani."

Rüzgar başıyla onaylar şekilde;
"İyi yapmışsın. Peki senin karavan ne olacak? Babandan hediye olan. Senin evin garajında mı hala?"

" Evet, eğer lazım olursa diye gidip alayım mı? Buğra da gelsin. Hadi ortalık çok karışmadan gidelim."

Evet, karavan mantıklıydı. Bir olay çıkarda buradan gitmek zorunda kalırsak karavan güvenli olacaktır.
Bu kargaşa içinde annemi aramayı unuttum. Hemen arayayım, bir şey olmadan.

"Çocuklar, ben annemi arayacağım. İyi olduğumu söyleyeceğim. Ona da bilgi vereceğim. Kendisine iyi bakmalı."

"Aa evet. Karavanı almaya gitmeden önce bizde arayalım da güvende olduklarından emin olalım."

Telefonu elime alır almaz annemi aradım.
" Alo anne"
" Kızım kendine iyi- Seni- Sevi-."
" Anne ne oluyor?"
" Biz hep sen- yanında ola-ğız. "
" Anne iyi misiniz ? Bir şey anlamıyorum."
" Öp-rum."
Annem telefonu yüzüme kapatmıştı. Duyduğum tek şey bağırış sesleriydi.
Eylül'ün yanına gittim ve boynuna sarıldım.
" Eylül, Annemlere bir şey oldu."
Deyip ağlamaya başladım.  Artık ailem olmayacaktı. Bu nasıl bir histi böyle. Yaşarken ölmek gibi. Hıçkırarak ağlıyordum. Bağırıyordum. Eylül yüzümü tutup;
" Sanem, kendine gel. SANEM! "
" Annem yok artık."
Sesim kısılmıştı. Başım ağrıyordu. Eylül bana ağrı kesici verip odasındaki yatağa yatırdı. Uyumamı istedi. Ama nasıl uyuyacaktım? Küçükken korktuğumda annemin koynuna girerdim. Şu an korkuyorum ama koynuna girebileceğim bir annem yok artık. İçeriden sesler duyuyordum.

ZOMBİ SALGINI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin