25. Bölüm- İntikam

6.3K 417 119
                                    

Arkadaşlar sayenizde Bilimkurgu türünde 2.liğe kadar yükseldik. Gün gelir 1.de oluruz 💜

Bölüm kısa oldu farkındayım 😔

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayınız.

Desteklerinizi eksik etmeyin lütfen 💪🏻

İyi okumalar...

Kızları verdiğimiz için iyi mi yaptık kötü mü bilmiyorum ama daha rahat olduğumuzu düşünüyorum. Sanem'e davrandığım aşk rolüyle de benden nefret etmemesini sağlamıştım. Yani öyle düşünüyordum.

İplerimiz gevşek bağlanmıştı ve biz de onlar gittiği zaman iplerimizi çözdük. Dışarı çıktık birlikte. Kemal bir hışımla;
"Askerimi neden öldürdüler?"
"Sert çıktı ya kızlar mal değil falan diye. Ondan sinir oldular herhalde ne bileyim amına koyayım."
Savaş Kemal'in sorusuna sert cevap vermişti. Arayı yumuşatmak için;
"Sakin olun lan. Kurtulduk işte ne bu asabiyet."
"Daha büyük bir sorunumuz var. Arabamız nerede?"
Buğra güzel bir soru sormuştu. Arabamız neredeydi?
"Vay piçler arabamızı da almışlar."
"Silahımızda yok."
"Lan bildiğin bizi ölüme terkettiler. Onları bir daha görmeyeyim, hepsini becereceğim."
"Savaş, sakin Koçum. Benzinliğe girip bir bakınalım. Kemal sende Savaş ile birlikte evi tarayın hele. Yararlı bir şeyler buluruz belki."

Buğra ile birlikte benzinliğe girdik. Ben sol tarafa doğru yürüdüm. Kasanın olduğu masayı kurcaladım. Bir tabanca vardı. Masanın altına gizlenmiş şekilde. Şarjörü çıkardığımda şarjörde bir tane kurşun olduğunu gördüm. Dünyanın bizimle dalga geçme şekliydi bu herhalde.
"Rüzgar! Gel olum şuraya."
"Ne oldu?"
"Şurada bir kapı gördüm. Birlikte bakalım diyecektim."
Kapıya doğru yürüdük. Kapıyı tıklattığımda ses gelmiyordu. Açmaya çalıştığımda ise kilitli olduğunu gördüm.
"Levye lazım. Levyeyle açabilirim."
"Şurada bir yerde levye görmüştüm galiba. Bir bakıp geleyim."

Buğra elinde levyeyle geri dönmüştü. Her şeyi halleden elemanımız. Levyeyi kapının arasına sıkıştırıp çekmeye başladım. Gücümün yetmediğini fark eden Buğra levyenin ortasından tutup bana yardım etti. Uzun uğraşlar sonucu kapıyı açabilmiştik. Levyeyi Buğra'ya uzatıp elimle silah ile önden girdim odaya. Buğra da arkamdan levye ile geliyordu. Küçük bir odaydı burası. Bir mini buzdolabı ve bir de tek kişilik koltuk görebilmiştim. Buzdolabını dışarı sürütüp içine baktık. Bir paket fındıklı çikolata ve 4 adet Efes birası vardı. Teşekkürler dünya.

Elimdeki biraları gören Savaş'ın yüzüne bakıp gülmüştüm. Babasının elindeki poşetlere merakla bakan bir çocuk gibiydi.
"Kemal nerede?"
"Eve bakıyordu. Bir şeyler bulurum diye."
" Sen ne halt ediyorsun dışarıda Savaş bey."
"Sanane oğlum."
Savaş'ın bu laf dinlemez ve sert halleri sinirimi bozuyordu. Zoruna giden bir şeyler vardı herhalde. 
"Neyse. Kemal'i çağırında birlikte bir ormana bakalım. Yiyecek bir şeyler bulmamız lazım. 2 gündür midemize yemek girmiyor."
Midemden gelen gurultuda beni desteklemişti.

Ormanda sessiz sessiz gezinirken önümüze bir tavşan çıkmıştı. Sessiz bir şekilde ne yapacağımızı düşündük.
"Rüzgar silahı yolla. Askeriye de çok atış denemesi yapardık. Atışlarım çok iyidir. Vurabilirim onu."
Yapabileceğimiz başka bir şey olmadığı için silahı vermiştim.
"Tek kurşunumuz var unutma. Boşa gitmesin."
Kemal cevap vermeden otları kemiren tavşanı hedefledi. Atışını yaptığında tavşanın tam başından vurulduğunu gördük.
"İşte bu be!"
Hepimizin sevinci yüzünden belli oluyordu. Savaş tavşanı alıp arkamızdan yürümeye başladı. Buğra'nın sorusuyla düşünmeye başladık.
"Peki nasıl yiyeceğiz bu tavşanı?"
Çiğ yiyemezdik herhalde.
"Merak etmeyin evi dolaşırken bir çakmak buldum. Birkaç çalı toplayalım, dışarıda pişirip evin içinde yeriz. İçeceğimizde var zaten."
Her soruna Hızır gibi yetişen Kemal yapmışlar, olmuş.
"Alnından öpülecek adamsın be!"
Savaş anca konuşsun, bir iş görmesin.
Kemal önce tavşanın derisini bir bıçakla zorlanarak da olsa yüzdü. Yerde yığılı çalıları evden bulduğu birkaç gazete parçasıyla yaktı. Tavşanı olduğu gibi ateşin üzerine pişmesi için bıraktı. Yarım saat aradan sonra tavşan pişmiş bir şekilde masada duruyordu. Çakmakla kapağını açtığım biralarla beraber etimizi yiyorduk. Eski günleri hatırlatmıştı bu manzara bana.
"Dünya eski haline geri dönse de şöyle keyif yapabilsek be..."
"Hatırladın mı Savaş bir rakı masamız vardı. Sohbetlerimiz vardı."
"Aman Buğra hiç hatırlatma valla bir hışımla çıkıp önüme çıkan her zombiyi öldüreceğim. Bu ne ulan keyif alamıyoruz hayattan."

~

Burada bir haftadan daha uzun bir süre kalmıştık. Yiyebileceğimiz hiçbir şey kalmamıştı. Benzinlikten yetindiğimiz çikolatalar, bisküviler bitmişti. Ormanda ise önümüze hiç hayvan çıkmıyordu artık. Dışarı çıkabileceğimiz ne bir arabamız ne de bir teçhizatımız vardı. Burada kapana kısılmıştık sanki. Uyanmış bunları düşünürken Savaş'ın kalkın diye bağırmasıyla yerimden kalktım. Savaş'ın yanına gidip ne olduğunu sordum.
"Dışarı bak! Ne görüyorsun?"
"Oha araba mı o? Hayal görmüyorum değil mi?"
"Az önce iki adam girdi benzinliğe. Ellerinde tüfek vardı. Onlar bize lazım Rüzgar."
"Ben hallederim." Diye girdi Kemal.
"İki kişiye yetecek kurşunumuz var."
"Birimiz onların yanına gidip dikkatlerini dağıtsın bence." Diye düşündüm.
"Tehlikeli olur, tüfekleri varsa. Ben buradan vurabilirim. Hala inanamadınız mı bana?"
"İnanıyoruz tabi komutanım." Demişti Savaş gülerek. Kemal de pencere de pusmuş bekliyordu.

Kapıdan çıkan ilk adamı vurmuştu kafasından Kemal. Diğeri de telaşla etrafına bakarken yemişti kurşunu başına.
"Şükür be. Şu arabaya inip bakalım hadi."
Arabaya baktığımızda içinde iki tane de tabanca vardı. Bir çanta vardı arka koltukta. Hemen çantayı alıp karıştırmaya başladım. İçi yiyecek doluydu. Konserveler, bisküviler. Arabanın deposu çok yeterli değildi ama bir yer bulmaya yeterdi. Yerde yatan bedenlerden tüfekleri alan Savaş arabaya bindikten sonra Kemal arabayı çalıştırdı. Adamları öldürmek hiç koymamıştı. Kendi çıkarlarım uğruna her şeyi yapacak konuma gelmiştim. Duygusuzun teki olup çıkmıştım.

Uzun bir süre yol aldıktan sonra durmaya karar verdik. Ormanın içindeydik. Buğra arabada kalmıştı. Biz ormanın etrafına bakmaya karar verdik. Bir süre gezdikten sonra üzerinde YAKARA yazan kocaman bir yer gördük. Kafamda hemen burada biz de yaşayabiliriz düşünceleri yer almıştı. Aşırı güvenli görünüyordu. Siyah ve devasa kapısı açılmıştı. İçinden arabalar çıkmaya başladı. En son çıkan arabanın içinde Sanem'i görmüştüm. Hemen Savaş'a dönüp;
"Sanem mi o!"
"Evet. "
Yakara yazan kapının yanındaki boşluklardan bize doğru ateş edilmişti. Fakat biz hemen kaçmaya başladığımız için denk getirilememişti. Nasıl bizi fark ettiler onu bile bilmiyorum ama. Fazla düşünmeden arabaya doğru koşturduk.

Arabaya geldiğimizde Buğra'yı kafasına silah dayalı şekilde bulduk. Biraz uzaktan bir ağacın arkasından izliyorduk. Savaş ve Kemal'in yüzüne baktığımda umutsuzca Buğra'ya bakıyorlardı. Yakara denen yerdeki adamlar olmalıydı bunlar. Kaçmayı düşündüm ama fark edilirdim. Kapana kısılmıştım. Buğra'yı sıkıştıran adamlardan biri bizi fark edip silahını bize doğru doğrulttu. Diğerleri de bize baktı.
"Silahlarınızı bırakın. Hemen!"
Yapacak bir şey kalmamıştı. Silahları yere attık. Arkamızdan silah doğrultup bizi Buğra'nın yanına götürdüler.
"Ne arıyordunuz ormanda. Silah sesi duyduk siz miydiniz?"
"Şu yakınlarda bir yer var. Yakara mı ne. Onlar ateş etti bize ama kurtulduk."
"Yakara mı?" Diye sordu adam.
"Yakara dedim ya." Diye yineledi Savaş.
"Bir sorununuz var mı orayla?"
"Var tabi. Sevgilimi ve arkadaşını kaçırdılar!"
"Öyle mi? Ali şunların yanından ayrılma."
Adamlar birbirine dönüp mimiklerle ve sessizce bir şeyler konuşuyorlardı. Adam başıyla onaylar şekilde bize dönüp;
" O zaman grubumuza hoş geldiniz."
"Gruba aldık diye rahatlamasınlar ama güvenimizi kazanmaları lazım önce!"

İki adam, ben ve Kemal bizim arabaya, Savaş ve Buğra da onların arabalarına binmişlerdi. Yakaradan olmadıklarını anlamıştım. Ve Yakarayada düşmanlardı büyük ihtimalle.

Bizi nereye götürüyorlar bilmiyorum ama iyi bir yere gittiğimizi ve güvende olduğumuzu hissediyordum. Sonunda iyi olacaktık galiba. Yapmamız gereken tek şey sadece bu gruptan atılmamak için düzgünce davranmak.

Aklımda tek düşünce vardı; Sanem'i geri almak ve o adamlardan intikam almak.

ZOMBİ SALGINI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin