Kutuların üstündeki yazıları net görebilmek için gözlerimi bir kere daha sildim. Yatağın ucuna otururken sesim titremesin diye boğazımı temizleyip konuştum.
"Yemek yedin mi anne? Yemediysen hemen hazırlayayım çünkü bu günlük içmen gereken ilaç tok karn-"
Elimdeki kutuyu ve bir bardak suyu birden kaparak hızlıca yeşilimsi hapı içinden çıkarıp suyla beraber yuttu. Suyu birden elimden aldığı için yatağa biraz dökülmüştü. Şaşkınlıkla ona barken gayet soğuk bir şekilde bana baktı.
"Şimdi, izninle uyuyabilir miyim?"
Bana arkasını dönünce anlamıştım ki aşk insanı bencilleştiriyor, kimi zaman can yakıyordu. Hem aşık olanın hem de etrafındakilerin.
Titreyen ellerimi yumruk yaptım ve açılan sırtını örterek odadan dışarıya çıktım. Açık olan ışığı görünce kafamı ayaklarıma indirdim. Ben bu kadar insanı buraya toplamıştım ama annem uyumuştu.
Salona girer girmez açıklamaya başladım. Utana sıkıla konuşurken minik canavarların sızdığını bile fark etmemiştim.
"Şey, çocuklar üzgünüm. Annem çok yorgundu ve uyumak istedi. Sanırım burada bitirmemiz gerekecek. Gerçekten üzgünüm."
"Hey, sorun yok. Annen elbet yorgun olacaktır. Ayrıca biz burada çok eğlendik!" Namjoon Hyung sakince açıklama yapınca Seokjin Hyung da ona katıldı.
"Bak düşün, parti olmadan bu kadar eğlendik. Olsa kim bilir neler olurdu."
"Takma kafana minişim. Hem bizim ikiz canavarlar yeni bir arkadaş bulunca koşuşturmaktan yorulunca sızdılar. Onlar için de iyi oldu." Kook sırtımı patpatlarken konuştu.
Jungkook, Tae'nin bir şey söylemesini beklerken koltukta uyuklayan Tae'yi görünce kafasına bir tane geçirdi.
"Bitti mi parti? Gidelim mi artık eve, hı?"
"Bitireceğim ben seni bekle.Kalk gidiyoruz. Kızlardan birini kucağına al, dikkat et uyanmasınlar."
Ortamdan onlar kopunca gülümseyerek ayaklanan dostlarıma baktım. Jungkook'un uyuyanları uyandırmamak için fısıldayarak bağırması oldukça komikti. Seokjin Hyung çocukları kucaklamış gitmeye hazırlanan Tae ve Kook'a hitaben konuştu.
"Çocuklar, sizi biz bırakalım."
Hari ile konuşan Yoongi mahcup bir ifadeyle ensesini kaşırken Yoonmi'yi göstererek bir şeyler söylüyordu. Onlara yaklaşarak olayı anlamaya çalıştım.
"Ri-ya, biliyorum Jaehyun bazen seni takip ediyor ama kardeşimi eve bırakmam lazım önce. Anneni arayıp gecikeceğini söylesen çok mu kızar?" Sıkıntılı ifadesini görünce içimden onu bu durumdan kurtulması için bir şeyler düşünmeye başladım. Onu sıkıntıda görmek istemiyordum.
"Annemi bilmiyor olabilirsin ama Jaehyun yüzünden beni zorla dışarı çıkardı şimdi gecikirsem biterim! Sorumluluk al Yoongi." Konuşmaları kavgaya dönmeden önce müdahale ettim.
"Yoonmi'yi evinize ben bırakabilirim. Sen Hari'yi evine bırak." Çekingen bir şekilde aralarına gittiğimde hemen gözleri beni buldu.
"Jimin, gerçekten çok teşekkürler. Babamı arayıp haber vereceğim." Bana minnetle bakması ilk defa oturmuştu içime. Ama Hari çok endişeli duruyordu. Gecenin bu saatinde Jaehyun'dan daha tehlikeli şeyler bile olabilirdi. Yoongi'nin onu eve bırakması en iyisi olacaktı.
"Önemli değil, sizi yolcu edeyim."
○○○
"Önemli değil Bay Min. İyi geceler!"
Yoonmi'yi bıraktıktan sonra eve gitmek istemediğimi fark ettim. Yalnız kalacaktım orada. Annemi artık tanıyamıyordum. Belki üstündeki yük fazlaydı, belki babamı hala sevdiğinden böyle davranıyordu. Ergenler gibi davranması beni bitiriyordu. Ergen olan bendim bir kere, benim eğlenmem belki de mantıksızca hatalar yapmam lazımken başkalarının hatalarını analiz etmekle uğraşıyordum.
Bana kapıdayken sarılmaması canımı yakmıştı. Sonra aklıma başka bir şey geldi. Yoongi annesinin ona nefretle bakmasını nasıl kaldırıyordu? Beni ilk defa reddetmesi beni bu kadar kırarken annemin benim üzerimde travması olmasını kaldıramazdım sanırım.
Her gün sarılmaya çalışsam ve o da benim her tarafımı tırnaklarıyla parçalasa, en kötüsü tedavilere cevap vermezse daha fazla yaşamak istemezdim sanırım.
Ayaklarım beni yakındaki parka götürürken düşünmeye devam ediyordum. Telefonumu çıkarıp anneanneme mesaj attım. Ne zaman burada olurdu acaba? Çünkü ben yıpranmaya yeniden başladığımı hissediyordum.
"Jimin!" Yüksek bir ses duymamla ne zaman oturduğumu bilmediğim bankta zıpladım.
"Sana arkandan o kadar sesleniyorum neden duymadın?"
"Şey, dalmışım."Geçiştirirken serin bir rüzgar kırıntısı yüzüme çarpınca ancak ıslak olduğunu hissettiğim yüzümü elimin tersiyle kuruladım. Yanıma oturan Yoongi derin bir nefes alarak bana soru sordu.
"Neyin var?"
"Annem ilk defa bana sarılmadı." Tereddütsüz cevap vermiştim çünkü içime atmaktan dolmuştum.
"Ah, neden peki?" Saf merakla oturduğum bankta hem bana dönmüş hem de yaklaşmıştı.
"Bilmem. Annem son zamanlarda farklılaştı. Biliyor musun Yoongi? Hala babamı seviyor ama babamın nikah davetiyesini gördüğünden beri hastalığıyla ne mücadele ediyor ne de beni önemsiyor."
"Aşık demiştin değil mi? O zaman biraz zaman ver. Aşk bencillik yaptıracak kadar güçlü ama pişmanlığı ondan daha tesirli bir panzehirdir. Kısacası, dayan biraz daha. Sonuçta senin bir çıkar yolun var." Omzunu silkerek konuştuğunda onun durumunun daha kötü olduğunu fark etmemi sağlamıştı.
"Annenin tedavilere yanıt verme durumu nasıl?" Kıkırdayarak elleriyle gözlerimi işaret etmişti.
"Senin göz kaleminin aktığı gözlerin kadar kara ve umutsuz."Gözlerimi büyüterek ona baktım. Ben onu sürdüğümü unutmuştum ki. Dağılmış görüntümü umursamadan burnumu çektim ve devam ettim.
"En son ne zaman sarıldın ona?"Bu soruyu beklemiyormuş gibi durdu bir süre. Bir şeyleri hatırlamaya çalışıyordu. O kadar uzun süre mi olmuştu?
"İki yıl önce gerçekten sevgisini hissederek sarılmıştı bana. Ondan sonra travma geçirince etrafındakileri ve kendini mahvediyordu. Ona sarılmaya çalışmalarım başarısızlıkla sonuçlanıyor. Ama hatırladığıma göre kötü hissettiğim bir zaman ona uyurken hastanede sarılmıştım. Yaklaşık üç ay geçti onun üstünden de."
Kısık sesle konuşunca kafamı ona çevirdim. Gözlerini kapatmış bankta geriye yaslanmıştı. Yana kayarak ben de onu taklit ettim.
Bir süre -ne kadar bilmiyorum- öyle durduktan sonra mırıldanmaya başladığım şarkı yarıda kalmıştı. Yanımdaki hareketlilik ve bel boşluğumda hissettiğim uzuvlar beni şoka uğrattı.
Gözlerimi açıp dikleşmemle göğsümün üstüne yerleşen pamuksu saçları gördüm. Kolları sıkılaşınca ben de kendi kollarımı kaldırıp omuzlarına doladım tereddüt ederek. Her zaman bana Min Yoongi sarılmıyordu sonuçta.
"Annenin sana ilk sarılmadığı benim sana sarıldığım ilk kez." Mırıldanışı kulağıma dolunca yutkundum. Annemin bana sarılmamasına sevinmek neyin nesiydi?
"Annem bana sarılmazsa Yoongi bana sarılsın bundan sonra o zaman?" Soru niteliğinde yönelttiğim cümle ile kıkırdayarak başını göğsümde aşağı yukarı hareket ettirerek onayladı.
"Şarkıya devam etsene sen. Sarılmamın karşılığı olsun bari."
Bu gün bana ilk kez sarıldı, Min Yoongi.
xx
YOU ARE READING
with spare part | yoonmin
Fanfiction"Sen! Yedek Parçalı!" xx for all my adult children
℘first time
Start from the beginning
