Alexios yattığı yerden doğularak ayakucunda duran iblisin yanına eğildi ve elleriyle sıska kafasını sıkıca tuttu. İblis sırıtarak cehennem kırmızısı gözleriyle ona baktı. Dişlerinden kan damlamaya devam ederken kapı gıcırtısı gibi çıkan sesiyle konuşmaya başladığında, etrafı kulak tırmalayan bir ses doldurmuştu. 

''Gebereceksin şeytan. Kendi günahlarında, cehennemde yavaş ve acılı bir şekilde boğulacaksın.'' 

''Ne hoş, aynı yere gidiyoruz o zaman.''

Alexios cümlesini bitirmesiyle hızlıca iblisin kafasını çevirdi. Kemik çatırdama sesiyle, iblis milyonlarca kül yığınına dönüşüp diğerleri gibi havaya karıştı. Dört iblisi de öldürmenin verdiği hazla, Alexios kaslarını zafer edasıyla sıktı. Düşmanı olan ırkı yok etmek her zaman onu az da olsa neşelendirirdi ve bugünde farklı olan bir taraf yoktu. Tabii tatlı tarçın ve bal kokusuyla harmanlanmış kadını listeye eklemezse.

''Aman Tanrım!''

Alexios sesle irkilerek, üzerine yapışmış siyah külleri silkeledi ve arkasını yavaşça döndüğünde korkudan kocaman açılmış bir çift yeşil gözle karşılaştı. Bir elinde telefonla Alexios' a dehşet içinde bakıyordu. Omen Lucifer'dan gelen keskin duyuları sayesinde hattın diğer ucundan gelen erkek sesini duydu.

''İhbarınızı tekrarlar mısınız lütfen. Alo?''

''B-Ben...''

Alexios insanüstü bir hızla aniden kızın yanına ulaşarak telefonu elinden aldı ve yanındaki duvara fırlattı. Telefon aldığı darbeyle tuğla duvarda tok bir sesle parçalanarak, içindeki materyaller yerdeki betona dökülüverdi. Kız tiz bir çığlık atarak önce kırılan telefonuna baktı, ardından gözlerini dehşetle ona çevirerek kanamakta olan kolunu korkuyla kavradı. 

Koku Alexios'u çıldırtmak üzereydi, soluk, kremamsı teninde akan kanda kendini frenlemesi adına hiç yardımcı olmuyordu. Dişlerini kızın yumuşak etine saplamamak, tadına bakmamak için gözle görülür bir efor sarf ediyordu. 

Omen'ler kanla beslenirdi, normal fani yiyeceklerini yiyebilseler de geçim kaynakları kandı ve bu dişinin kokusu kanının lezizliğini vurguluyordu resmen. Kan arzusundan dolayı ne yapacağını bilemeyerek elini kızın yaralı koluna doğru götürdü. Alnında çaresizlik ve kontrolden dolayı çatlamak üzere olduğunu gösteren soğuk ter damlaları birikmeye başlamıştı.

''Kolun kanıyor.'' 

Sesi fazla boğuk ve hırıltılı çıkmıştı. Leziz koku yüzünden doğru düzgün düşünemiyordu bile! Tek istediği o lanet olası kanı tatmak, boğazından aşağı akıtmaktı ve bunun için çıldıracaktı artık.

''Dokunma bana katil!''

Küçük fani kolunu hışımla kendine doğru çekerek, en akıllıca hareketmiş gibi minyon vücudunu duvara yapıştırdı. Oysaki kendini sıkıştırmaktan öteye gitmemişti, onu kolayca kafes altına alabilirdi. Alexios düşüncelerini destekleri nitelikte, kızın ondan uzak durma çabalarını göz ardı ederek ufak adımlarla yaklaştı. Muhtemelen korkunç gözüküyordu bunu inkar edemezdi. İblislerin siyah kanı, omzunda açılan bir ısırık izi ve sol gözünden çenesinin ucuna kadar inen yara iziyle tamamen tehlike sinyalleri yayıyor olmalıydı. 

''Ses çıkarma.'' dedi hırıltıyla. Kaba sesi istekten ziyade bir emir gibi çıkmıştı. Sesi kendisini de ürkütmüş olacaktı ki kızın yanaklarından aşağı sıcak gözyaşları akmaya başladı. Alexios içinde yıllardır duymadığı bir cızırtı hissetti.

Tuhaf, vicdan gibi hissettirmeyen daha farklı, yumuşak bir duyguydu.

''Lütfen canımı yakma.'' Dişinin sesi sihirli bir melodiydi! Tanrı'nın yarattığı meleklerin büyüleyici tınısına ve yumuşaklığına sahipti. Alexios bu muhteşem sesi saatlerce, bıkmadan, usanmadan dinleyebilirdi. Yaşamı, türlü varlıkların arasında geçirmişti ama böylesine melodik bir sese asla şahit olmamıştı. Kadifeden yumuşak, sudan berraktı.

Alexios : Omen Serisi 1Where stories live. Discover now