4. Bölüm

2.6K 215 105
                                    

Görünürde yalnızca yedi maddesi olan fakat bir maddesi iki farklı anlam taşıyan listeye uzun uzun bakmıştım. Belki de dakikalar sürmüştü bu gerçekleşirken, yine de yerli Robin Hood yanımdan ayrılmamıştı.

Gözümden kaçmayan bu tavrına karşın merakla kendisine baktım.

"Neyi bekliyorsun?"

Sorumun üzerine bir süre yanıt vermedi. Bakışları elimdeki kağıt üzerine yoğunlaşmış bir halde hareketsizce bekliyordu. Sanırım dalmıştı.

Tek elimi hafifçe gözlerinin önüne yaklaştırıp dikkatini çekmek için hızlıca salladım. Kendine gelir gelmez kafasını çok küçük hareketlerle hızlıca sağa sola sallayıp tüm dikkatini yeniden bana verdi.

"Bir şey soracağım," dedi öne gelen saçlarını kulağının ardına atarken. "O listedekileri yapacak mısın?"

"Neden bu kadar ilgileniyorsun?"

"Bak," deyip saçlarını tamamen geriye attı tek eliyle. Gözünün bir tanesi, doğrudan yüzüne yansıyan güneş ışığı yüzünden kısılmıştı.

"Onları gerçekleştirmende sana yardımcı olabilirim."

Ciddiyet akan yüzüne baka baka abartılı bir kahkaha atmıştım dalga geçer gibi. Onu her seferinde sinir ettiğimi biliyordum ve açıkçası bu garip bir şekilde hoşuma gidiyordu.

"Komik çocuk," deyip nefesimin düzene girmesini bekledim. "Neden böyle bir şey yapmak isteyesin ki?"

"Çünkü salağım," deyip gözlerini devirdi. "Hata bende, senin gibi birine yardım etmek istedim."

Bana karşı edindiği tavrını da alıp arkasını döndü ve ilerlemeye başladı.

"Hey, Robin," diye seslendim peşinden. Ona seslendiğimi anında anlayıp adımlarını durdurdu, bedenini tam çevirmeden yalnızca başıyla geriye baktı.

Koşarak yanına gittiğimde bu sefer benim ona yaptığım gibi o beni terslemişti.

"Ne var?"

"Her zaman bu kadar alıngan mısın?"

İç geçirip başını bir anlığına sağa çevirip yeniden bana döndü. "Ne var," diye yineledi.

"Sorduğum şeyde ciddiydim. Gerçekten, neden bana yardım etmek isteyesin ki?"

"Çünkü sen de bana yardım ettin. Borçlu hissettim. Ama unut gitsin."

Yeniden yanımdan uzaklaşmaya yeltendiği esnada "Hop," deyip omzunu kavradım. Şaşkınlık ve rahatsızlık karışımı duygular suratını ele geçirdiğinde usulca arkasına baktı.
"Haklısın," dedim başımı onun karşısında dik tutarak. "Bana borçlusun."

"Dalga mı geçiyorsun," diye çıkıştı bir anda. Geri adım atmadım, aynı soğukkanlılıkla yeniden yanıtladım.

"Hayır. Ben yardım edeceğim, üstelik kendimi tehlikeye atacağım ama sen hiçbir şey yapmadan yoluna devam edeceksin. Enayi miyim ben? Yardım teklifini kabul ediyorum."

"Neden bir anda değişti fikrin?"

"Bir nedeni yok," deyip omuz silktim. "Yalnızca hakkımı arıyorum."

Çocuk kaşlarının tekini kaldırıp bir eliyle başını kaşıyormuş gibi yaparak etrafına bakındı düşünceli bir şekilde. Yeniden bana döndüğünde "Vazgeçme şansım yok mu," diye sordu.

Sözcük kullanmak yerine kaşlarımı ve gözlerimi bir kez yukarı kaldırarak reddettim.

"Peki," deyip kabullendi. "Ne zaman başlayacağız?"

SEKİZ MADDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin