3. Bölüm

2.8K 219 64
                                    

Sen nasıl bir manyağa denk geldin böyle Rüya Arslan?

Sükunet dolu hayatımdan çıkıp bir anda böyle bir aksiyonun içine ne ara karıştığımı merak ediyordum. Daha bu sabah evimde mışıl mışıl uyuyordum. Şimdiyse iki insan müsveddesi herif tarafından kovalanıyordum.

Neredeyse on dakikadır koşuyorduk fakat bu iri kıyım adamların peşimizi bırakmaya niyeti yoktu. Hareketsizliği yaşam felsefesi edinmiş bir insan olarak, bu kadar hareket bana fazla gelmişti.

Artık nefes almakta güçlük çekiyordum. Ciğerlerimde garip bir acı vardı. Durmak istiyordum fakat durduğum an her şey daha beter bir hale gelecekti. 

Koşmaya devam ediyordum fakat iyice yavaşlamaya başlamıştım. Peşinden ilerlediğim ahmak ise "Daha hızlı," diye bağırıp duruyordu. Böyle durumlara alışkın olduğu her halinden belli oluyordu. Yüzünde ne bir korku, ne de yorulmuş bir ifade görüyordum. Ara sıra sırıtarak geriye bakıyor, adamların hala peşimizde olduğunu görünce kendi kendine alaycı kahkahalar atıyordu. Sanki bu yaşadığımız ona keyif veriyordu.

Geriye attığı son alaycı bakışının ardından yoluna bakıp "Yoruldular," diye bağırdı bana duyurmaya çalışarak. "En fazla beş dakika. Beş dakika daha dayanabilirsen yakalanmayacaksın."

"Sen-" Nefes aldım.

"Tam bir-" Bir nefes daha...

"Ahmaksın."

"Sen de mızmız bir kız çocuğusun! Sus da koşmaya devam et!"

"Yaşın kaç senin, otuz beş mi?"

Soluk soluğa geriye döndüğünde bir müddet ciddiyetle bakındı. Yüzündeki rahatlama belirtilerini fark ettiğimde bir anda üzerimdeki tüm yükün kaybolduğunu hissetmiştim. İyi haberi şimdi alacağımı biliyordum.

"Bırakmışlar peşimizi," derken aniden koşmayı bırakmıştı. Ellerini dizlerine koyup bir müddet soluklandı. Yanına gittiğimde yerdeki bakışlarını yüzüme çıkarıp ukala bir tavırla kaşlarını yukarı kaldırdı.

"Ne alakası var," diye sordu. Neden bahsettiğini bilmiyordum. Koşarken beyni içeride fazla sarsılmış olmalıydı.

"Ne diyorsun?"

"Otuz beş yaşında gibi mi gözüküyorum?"

Bunu söylediğimden bu yana beş dakika geçmiş olmalıydı. Hâlâ bunu mu düşünüyordu?

"Göründüğünden daha da salakmışsın," deyip sırıttım. Bunu duymak hiç hoşuna gitmemişti. Dağınık kaşları usulca çatılmış, yüzü bir hayli düşmüştü.

"Bana kız çocuğu dediğin için öyle söyledim."

Açıklamamı yaptıktan sonra anladığını belirtircesine kaşlarını kaldırdı.

"Bir an ciddi olduğunu sanmıştım," deyip alnında biriken ter damlalarını elinin tersiyle sildi. "Otuz beşmiş, hah!"

"Neden bu kadar dert ettiğini anlamadım. Alt tarafı iki üç yaş fazla söylemişimdir."

"İki üç yaş mı," diye bağırdı. "Sen kafayı mı yedin?"

Karşısında kahkahalara boğulmamak için zor dururken onun ses tonuna yakın bir sesle bağırdım.

"Oğlum, sen cidden salakmışsın!"

Peşimizden adamlar gelirken attığı alaycı kahkahalar bir balon misali sönmüştü onunla alay ettiğim zaman. Uzun saçlarını kulaklarının arkasına atıp alıngan tavırla gözünü üzerime dikti.

SEKİZ MADDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin