beş.

206 46 10
                                    

im changkyun, başıboş rüzgarlara kapılmış soğuk sokaklarda dolanan garip bir genç oldu çoğu olmuş çoğu zaman. sefil hayatında öğrendiği tek şey yaşamak için doğduğuymuş, daha da doğrusu ona öğretilen tam olarak buymuş.

sefil hayatı, kirli ve soğuk duvarlarla kaplanmış yirmi kişilik odalardan birinde başlamış. kendisini bildi bileli yaşarmış burada kendisi gibi kimsesiz diğer kirli çocuklarla beraber. kendini bildi bileli sırtında, göğüs kafesinde hissedermiş yatağının yaylarını. bir parça fazladan ekmek için dayak yermiş. 

terkedilenlerden sadece biriymiş o da. kimse bilmezmiş arkasını, yaşantısını, kim olduğunu. kendisi gibi çocuklarla yaşadığı bu sefilhanenin dışında ise kimse merak etmezmiş içini. "zavallıcıklar," der geçerlermiş. çocukların ancak boyunlarını kaldırınca karşılaştıkları yüzlere minnet ederlermiş bir de, kim onlar bilmeden.

kaçmış bazen. ama sonra geri dönmüş. çalışırmış avam işlerde, çocukken dahi üç kuruş kazanmak için. sonra cebindeki üç kuruşu harcayacak uğraşı olmamış, odadaki diğer on dokuz kişinin aksine. keşfetmesi zor olmamış, daha küçücükken yolu yarılamamışken bir illete bulaşmış. nihayet cebindeki üç kuruşu harcayabilecekmiş. bir daha da bırakamamış.

yakalanma korkusu olmadan, sokak dibinde işini hallediyormuş. bağımlılık. onun zincirleri bu olmuş. yıllar geçtikçe tehlikeli hâl almakta olan işi onu korkutmamış.

yolu yoo kihyun ile kesişene dek. 

yoo kihyun, altındamış sanki. başıboş rüzgarlardan çok parıltılı güneşmiş. pırıl pırıl, kımıl kımıl bakarmış kyun'a. ailesiyle mutluymuş. doğayı severmiş, yaşamını severmiş. odasının duvarları en sevdiği renk; maviymiş. yıllar geçse de boyası hiç solmazmış. böyle bir çocuk neden onu bulmuş? 

kirli ellerinden tutmuş önce, boyun çıkıntısından öpmüş. sevmiş onu delice, alışılmışın dışında hem de. 

ne yazıktır ki kihyun onun ellerini temizleyememiş. kendi ellerini de kirletmiş sadece. changkyun gibi o da bulaşmış fena bir illete.

bir gün kaçmaya karar vermişler. yemin etmişler, şehre de maddeye de dönmeyeceğiz diye. kaçmışlar da. changkyun karanlığa veda etmiş, kihyun da hiç düşünmeden ailesine.

uzak bir diyara gitmişler. küçük bir kulübeleri olmuş. beraber çok mutlu yaşamışlar bir süre. sonrasındaysa siyah dalgalar yine devirmiş onları.

ikisi de yeminlerinden dönmüşler. ilk başta kihyun. changkyun yetmemiş ona, geceleri gizli gizli aynı maddeden almış. yatağın bir tarafı boş kalmış.

changkyun anlamış ama üstüne gitmemiş, bahsini açmamış. bırakır diye düşünmüş küçümsemiş. yanlış yapmış.

çünkü kihyun bir gün uçup gitmiş. changkyun aklını kaçırmış, bedenini gömerken tek damla göz yaşı akıtmamış. yaşlar asit olmuş.

maddeden nefret etmiş. en çok da kendinden. ama en sonunda yine maddeye dönmüş. kihyun'a ulaşmaya çalışmış ölmek istemiş. ölmemiş, tanrıdan dilemiş, olmamış.

bir arkadaş bellemiş kendine tıpkı kihyun gibi. başka arkadaş tanımamış çünkü o. yine kihyun olmuş, kafasından yansıyan kihyun intikam almış.

böylece, ım changkyun sefil hayatına alet ettiği yoo kihyun'un intikamını kendinden yine kendi almış. 

o gittikten sonra gözleri göğe kör olan changkyun, o'nun mezarının başında bir gece yıldızları tekrar görmüş.aynı gece elleri toprağının üzerinde tir tir titrerken kihyun'un elleri yine kapanmış kirli ellerine. 

aklının son kırıntılarını yitirmekteyken geri gelmiş sevgilisi. dili tutulan kyun acı içinde "yeminini bozdun." diyebilmiş sadece. kihyun ona her zaman ki gibi kımıl kımıl, parıldayan bir gülümsemeyle bakmış. o an ikisi de affetmiş birbirlerini, en çok da kendilerini.

im changkyun'un sefil hayatı son bulmuş.

lost stars┆kikyun [✓]Where stories live. Discover now