üzüm şarabı

4.5K 358 283
                                    

I have cried for you, and I'll ride for you
I would die for you, but would you do that for me?
Tell the truth, what you wanna do
Is it me and you?



---

Jongin Kyunsoo'nun yanından çıkalı tam olarak üç gün olmuştu ve dürüst olması gerekirse onu gördüğü her yerden itinayla kaçıyordu. Kyungsoo'nun bu duruma sinirlendiğini görmemek için kör olması gerekirdi ama garip bir şekilde Prens onun kaçmalarına engel olmaya çalışmıyordu. Jongin bir ara Prens'in gözlerinde hüzün gördüğüne yemin edebilirdi. Neden hüzünlüydü? Jongin ona suç ortaklığı teklif etmişti, kabul. Ancak daha sonra genç olana bağlanmaması gerektiğinin de farkına varmıştı.

Ne yapacağını bilmiyordu.

Bir kere kokusu burnuna dolmuşken ondan uzak kalmak çok fazla zordu. İlk onu gördüğü zamana dönmek istiyordu. O cümleyi kurmamak, gözlerine bakmamak... Belki o zaman ona bu denli vurulmazdı.

Ondan kaçtığı zamanlarda boş durmamıştı tabii.

Kral Tanıma Günlüğü

Madde6: Kral gizli gizli mektup gönderiyor. Her gün batımından sonra Jung adında biri götürüyor. Mektup içeriğini öğrenmeye çalışacağım.

Madde7: Minseok sayesinde odasına girdim. Temizlik içindi ama yatağın altında küçük bir sandık buldum. İçerisinde güzel bir kadının resmi var. Kyungsoo'ya benziyor.

Madde8: Kral'ın mantara alerjisi var. Yemeklerine asla konulmuyor.

Jongin not yazdığı parşömeni katlayıp yatağının altına sakladı ve odasından çıkıp sarayın avlusuna yöneldi. Akşamları yazdığı notları Yixing'e teslim ediyordu. Aslında yemeğine bir zehir katmak zor olmazdı ama Yixing daha zamanı gelmediğini söylüyordu. Jongin'in ellerinin kirlenmemesini istiyordu aslında. Genç olan hep masum kalmalıydı. Yoksa kendisini asla affetmezdi Yixing.

Düşünceli ama yorgun adımları tam avluya çıkmıştı ki duyduğu bağırışla tekrar sarayın içerisine girdi. Bu yaşlı bir adamın inlemesine benziyordu. İnsanların acı cekmesine küçüklüğünden beri dayanamazdı zaten hyungları hep onu yardım etmenin önemiyle yetiştirmişlerdi.

Koşan adımlarıyla bahçeye çıkan koridordan saptı ve Kral'ın toplantılar için kullanığı koridora girdi. Kapıyı iki tane muhafız tutuyordu. İçeriden Seomyung'un çirkin bağırışları dışında çıt çıkmıyordu. Muhafızlar öyle alışmış olmalıydı ki, tepki bile vermiyorlardı.

Sinirle saçlarını karıştırdı.

İçeriye girmek için kapıdan başka şansı yoktu ki, Jongdae'yi iki tane büyük meyve tabağı taşırken gördü.

"Hyung!"

Jongdae Jongin'in endişeli sesiyle ona şaşkınca baktı. Jongin'in saçları birbirine karışmıştı ve oldukça bitkin duruyordu.

"O tabağı nereye götürüyorsun?"

Jongdae küçüğüne yaklaştı ve Jongin gibi kısık sesle mırıldandı. "Kral'a götürüyorum. Neden?"

Jongin ayağına gelen şansla kıkırdadı.

"Hyung, bırak ben de götüreyim."

Talk Me DownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin