7.BÖLÜM

115 38 37
                                    

Birine verdiğin sözün ağırlığı yıllar sonra çıkar ortaya . Ama geri dönüşü yoktur, bir kez söz verdin mi tutacaksın . Peki sonucu ne kadar ağır olursa olsun, kendini her gün  biraz daha yok olurken hissetse de tutmalı mı insan sözünü ?

Geçmiş zaman ....

Halası ölüm döşeğindeyken oğlu Tunç'un her zaman yanında ve kendi korumasında olmasını istemişti Oğuz'dan. Oğuz On beş Tunç ise on yaşındaydı . Annesini çocuk yaşında kaybetmenin verdiği bunalım nedeniyle babasıylada arası kötüye gitmişti ve o günler Tunç'un asabi , sorumsuz , yaptığını umursamayan şımarık bir genç haline getirdi . Her gün başına açtığı sorunları Oğuz düzeltmiş ve ona kol kanat germişti . Oğuz halasını çok seviyordu ve onun son isteğini de yerine getirmeye söz vermişti.

O gece de yine Tunç uçarılıkları yüzünden babası ile kavga etmişti . Sarhoş olan Tunç'u yalnız bırakmadı Oğuz , onu toparlamak yine kendisine kalmıştı . Barda hala içmeye devam eden Tunç'u eve gitmeye ikna etti , ama önce lavaboya gitmesi gerektiğini söylemiş ve dönmesinin uzun sürmesi Oğuz'u endişelendirmişti . Barın lavabolarına doğru gitmiş erkekler bölümünde bulamayınca içinden " başımın belası yine nereye kayboldun" derken yan tarafta bayan bölümünden gelen sesle dikkati dağılmıştı .

Acı feryatlarla yardım isteyen bir ses gelmişti kulağına . Önce terettüt etsede daha fazla gelen feryada dayanamayıp kapının kolunu kavradı . Açılmayan kapıyı biraz daha zorladı ama kapı içerden kilitliydi belliki . Son bir kez omuzuyla kapıya yüklendiğinde kapı biraz gürültüyle açıldı .
Oğuz gördüğü manzara karşısında bir an duraksadı. Adamın biri hayvancasına kızın ırzına geçiyordu , hemen toparlanıp adamın omzuna elini koyup kendine doğru çekti ve yüzüne atmak  için yumruğunu kaldırdı . Ama vuramadı lanet olsunki bu ahlaksız korumaya söz verdiği kuzeninden başkası değildi. Şok içinde kalan Oğuz yumruğunu indirirken aşağı , yere düşmekte olan baygın genç kızı farkedince kızı yakalayıp düşmesini engelledi . Kollarının arasındaki perişan görünen kızın yüzüne dikkatlice baktı . Genç kızın yüzündeki acılı ifade , bu güne kadar hala aklından çıkmadı. Kızı yavaşça sert zemine yatırdığında, karşısındaki aralanan gözler yeşilin en güzel tonuydu tıpkı değerli bir taş gibi .

Genç kızın gözleri bir an açıldı ve kapandı , ardından sırtında Tunç'un korkudan titreyen elini hissetti . "Ulan şerefsiz , ne yaptın lan sen ? " bu sefer kendini tutmadı ve yumruğunu kuzeninin yüzüne indirdi .

" Oğuz hemen gidelim , ne olur, be..ben bilmiyorum . Nasıl oldu nasıl yaptım bilmiyorum , ben hapise girmek istemiyorum." Sözlerinden sonra orayı terkedip hızla uzaklaştı . Kaçarken ara sıra sendeleyip insanlara çarpması kimsenin umrunda değildi. Herkes kendi halinde içkisini içip sallanıyordu .

Oğuz kuzeninin peşinden gitti , genç kıza üzülmüştü ama , artık herşey için çok geçti . Arabaya çoktan binmiş olan Tunç'un yanına şoför koltuğuna geçti . Önce hiç birşey söylemeden gaza yüklendi , yeteri kadar uzaklaştıktan sonra arabasını ıssız bir yolda durdurdu . Aşağı indi ardından Tunç'un kapısını açıp yakasından kavradı ve dışarı çıkardı . Ayakta dahi zor duran Tunç ne oluyor der gibi baktı .

"Ulan şeresiz , ulan pislik, ne istedin lan kızdan ? Sen nasıl böyle adice bir şey yaparsın?" Sözlerinin arasında bir bir yumruklarını Tunç'a indirdi . Yorulduğunu hissettiğinde durdu , hiç birşey söyleyemeyen kuzeni yere yığılmış yediği yumrukların izlerini yüzünde taşıyordu . Kaşından , ağzında ve burnundan gelen kanlara aldırmadan yerde öylece uzandı .

Cebinden çıkardığı telefonla , arkası güçlü olan arkadaşı Kadir'i aradı.

"Alo Kadir sana bir işim düştü . Sana vereceğim barın bu akşamki kamera kayıtları lazım bana . O kayıtları kimse görmeden almalıyım ve bir kopyası dahi olmamalı ." Sorgusuz sualsiz kabul etti arkadaşı . Sorun çözülmüştü ama ne var ki o günden beri Oğuz'un aklından hiç çıkmamıştı o görüntü . Genç kıza yaptığı haksızlığın farkındaydı ama yinede kuzenini korumaktan başka çaresinin olmadığını düşündü hep .

Küçük oyunWhere stories live. Discover now