{42}~YÜREK YARASI

En başından başla
                                    

Erik onları evden gönderdiğinde Lara, Rose'un bodrumda kapana kısıldığını bildiği için bir şeyler olacağını anlamıştı. Evden ayrıldığında yanında her zaman gerekli olabilir düşüncesiyle yedeklediği evin odalarının anahtarları da vardı. Rose'un Erik'i takip etmek için evden ayrıldığı o önemli gece de Linda, işte onun verdiği anahtarlarla eve girmiş ve mektubu Rose'un yatağına öyle bırakmıştı. O gün Rose'a çarpıp kaçan adam sadece bir yanıltmacaydı.

Sadece bodrumdaki odanın anahtarını bulamamıştı. Olanları Linda'ya anlattığında onun her şeyi ve herkesi hazırlayıp gelmesinden bir gün önce eve girmiş ve evin çeşitli bölümlerinde saklanmıştı.

Linda'yı ve yanında gelen birkaç kişiyi - Sally, Andrew ve birkaç korumayı- eve alan oydu. Ve en sonunda saklandığı yerden çıkarak Erik'in kafasına sert köşeli bir bibloyla vuran da oydu.

Sonra hiçbir şey olmamış gibi evden çıkmış ve bir iki saatin sonunda eve yeniden dönüp kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Erik kapıyı açtığına sanki onu bu halde ilk görüşüymüş gibi yardım edip pansuman yapmış ve en sonunda da uydurduğu gibi içine doğan kötü hislerden bahsetmişti.

Etrafı toplamayı bitirdiğinde mutfağa dönüp Erik'e sevdiği gibi bir kahve yapıp götürdü. Erik kahve için teşekkür etmişti. Lara boğazını temizledi.

"Şimdi daha iyisiniz, değil mi efendim?"

Erik koltukta yayvan bir şekilde oturup derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp aldığı nefesi usulca geri bıraktığında, kendini kırk yıl yaşlanmış gibi hissetmişti.

Gözlerini açıp Lara'nın endişeli yüz hatlarına baktı. Belki de onu yıllardır umursayıp düşünen tek kişi oydu. Kendini zavallı gibi hissetti bu kez. Ama hayır. Hissetmesine gerek yoktu. Erik Oswald kendisinin bir zavallı olduğunu zaten biliyordu.

"Bilmiyorum Lara." Dedi. Genç kıza gülümsemeye çalıştı ama başarılı olamadı. "Hiçbir şey istediğim gibi gitmiyor ve Rose gitti."

"Bayan Rose, sonsuza kadar gitmiş gibi konuşuyorsunuz."

Lara Rose'un kim olduğunu, niye bu evde kaldığını ve Linda için önemini bilmiyordu. Onun tek yaptığı, önemli bir şey olduğunda veya önemli bir şey olduğunu düşündüğünde Linda'ya haber vermekti. Hepsi buydu.

Ama Erik'in Rose'a olan duygularını biliyordu. Onu sevdiğini dile getirdiğini hiç duymasa da bakışlarından anlamıştı. Ne kadar üzgün olduğunu anlayabiliyordu. Lara, empati yapmayı bilen bir kızdı.

Bay Erik Oswald, Lara'nın cümlesine cevap veremedi. Bir kaç saniye düşünmek için bekledi.

Rose sonsuza kadar gitmiş miydi?

Buna bir cevabı yoktu. Ona olan aşkını itiraf etmişti. Linda ile evliyken bile onu sevdiğini söylemişti. Bunları duyduktan sonra gidebilir miydi? Sonsuza kadar?

Üstelik Rose'un ona olan-

Neler düşünüyordu böyle. Rose'un ona karşı hislerinin olup olmadığını bile bilmiyordu ki. O her fırsatta nefret ettiğini söylemişti. Durum böyleydi. Rose ondan nefret ediyordu.

Bu gerçeği düşünmek ve kabullenmek bir kez daha içini acıttı. Yüreği kanamıştı. Yaralı yüreğim diye düşündü.
Uzanıp porselen fincandaki kahvesini yudumladı yavaşça. "Tek düşündüğüm onu ne kadar çok sevdiğimdi." Diye itiraf etti. "Bunu o kadar çok düşündüm ki, gidebileceği aklıma bile gelmedi."

İTAATKAR #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin