5• home

1.8K 114 53
                                    

"Hey Eva! İşte buradasın." Gürültülü ortam ve dans eden insanlar arasından geçmeye çalışırken William'ın tek tek fotoğraflarını gösterip tanıttığı çocuklardan birinin bana seslendiğini fark ettim. Sanırım ismi Julian'dı. "Burada bir parti olduğunu bilmiyordum." dedim yüzümü buruşturarak. Partileri sevmezdim. Bana göre değillerdi ve zaten eğer psikopat, kıskanç ve güçlü bir kardeşiniz varsa nerede olursanız olun, partilere alınmıyordunuz.

Teşekkürler, William Magnusson.

Birkaç kızın üstünde, çocukları ilk defa kapıda gördüğümde üzerlerinde olduğu gibi siyah Penetrators tişörtleri vardı. Tişört ne kadar uygun bir tanımdı emin olamıyordum. Uzun kollu ve şapkalıydılar. Gerçekten güzel ve rahat gözüküyorlardı. William'ın dolabından bu tişörtü kesinlikle çalacaktım. Kızların arkasına baktığımda kırmızı renkle işaretlenmiş isimler olduğunu gördüm. Sanırım o otobüsten (?) -bu olaylara gerçekten yabancıydım- olan herkesin ismini yazdırmışlardı.

Ama benim için önemli olan bir sorum vardı. Neden neredeyse gördüğüm her kızın tişörtünün arkasında Chris'in ismi kırmızıya boyanmıştı? Anlam veremedim. Sanırım onun partisi olduğu içindi.

"Gel, bizimkilerin olduğu odaya gidelim. Chris geleceğin için seviniyordu. Sanırım William'ı buradan alacağın ve onu büyük bir dertten kurtaracağın için mutlu. Bende olsam bende mutlu olurdum. Bu partilerin bir amacı var sonuçta." İçten bir şekilde gülümsedi. İmasına göz devirmemi engelleyen bu hareketine karşılık omuz silktim. Umarım sadece William'ı alacağım için değildir mutluluğunun sebebi.

Başımı salladım ve beni yönlendirmesine izin verdim. Kırık beyaz renkteki bir kapıyı açtığında içerdekilerin bir kısmının Penetrator olduklarını gördüm. Birkaç tane kız da vardı. Ve biriyle oldukça yakından ilgilenenin Chris olduğunu gördüğüme yemin edebilirdim.

Şerefsizin arkadaşı şerefsiz.

Şaşırdık mı? Hayır.

Gözlerimin odağı ondan ayrılıp William'a kaydı. Elindeki içki şişesiyle resmen sızmış hâldeydi. Gözlerimi devirdim. Bir kız, dağ gibi çocuğa neler yapabiliyordu! Kadınların gücü hafife alınmamalıydı. Elimdeki telefonun titrediğini hissettim.

Noora: William nasıl? Eve geldi mi?

İstemsizce yüzüme bir gülümseme kondu, aşıklardı. Erkek kardeşime gerçekten değer veren biri olması güzeldi. Bu hissi seviyordum, William'ın kalbi arada kırıklığa ev sahipliği yapsa da mutlu olduğunu biliyordum. Güzel hissettiğinin farkındaydım, görebiliyordum. Bunu herkes görebiliyordu.

Çünkü Noora'yla birlikteyken suratında bulundurduğu gülümseme, kafasındaki bütün acıları silip atıyordu.

Kviig: Biraz sızmış olabilir. Chris'in evindeki partideyiz. Onu eve götürmek için yardıma ihtiyacım var.

Julian, elini belime sardığında kaşlarım çatıldı. "İstersen yardım edebilirim." Elini belimden ittirdim. "Teşekkürler ama ben halledebilirim." William'ın yanına doğru yürüdüğüm sırada kapı açılıp kapandı ve şaşırtıcı bir şekilde Sana'nın sesini duydum. Bir şeyler anlatıyordu ama ne söylediğini anlamak bu gürültüde pek mümkün değildi. "Eva!" Neşeli bir sesin ismimi bağırarak söylediğini duyduğumda William'ın yanına oturmuş mutsuz bakışlarımı ona yönlendiriyordum.

Ben bu cüsseyi buradan kaldıramazdım bile.

Yüzümdeki ifadeyi sesin geldiği yöne çevirdim. Ardından beynimde bir umut ışığı yandı ama William gibi birini buradan kaldırmak kolay değildi. Çelimsiz görünsede güçlü olduğunu biliyordum.

forbidden love; [chris + eva]Where stories live. Discover now