Bölüm 9 ~ Bir Adamın Ruhuna Tökezlemek

Start from the beginning
                                    

"Sen beni düşünme, biraz dinlenmeye çalış." Diye yanıtladı pürüzsüz, tok sesi. Kafasını tekrar cama çevirdi. Neden burada durmakta ısrar ediyordu ki? Rahat edemediğini görebiliyordum. İnat ediyordu. Üstelik rahatsızlığının tek sebebi bendim. Dayanamayarak boğazımı temizledim. Tekrar bakışlarının ağırlığını üzerimde toplamıştım. Kaşları sorarcasına havaya kalktı.

"İstersen..." diyerek sustum. Yine kocaman açtığım, kedicik bakışlarımı kısık bakışlarına çevirdim. Yanaklarımın ısındığını hissediyordum. Yanlış anlar mıydı ki?

"İstersem?" diye sordu. Sesi niye kısılmıştı ki? Bakışlarında bir yıldız parladı sanki. Yıldız parladığı hızla siyaha gizlendi. Var olup olmadığına emin olamadım.

"Yani... Sabaha kadar o koltukta oturamazsın ki!" kısık bakışları yüzümde turlarken dudaklarında bir kıvrım oluştu.

"Kendini daha fazla yaralamaman için müşahede altında tutulman gerek." Dedi şakaya vurarak. Dudaklarım yukarı kıvrılacakken kendimi son anda tuttum ve derin bir nefes aldım. Kafasını tam tekrar çevireceği vakit;

"Öyleyse!" diye atıldım. Anlamaya çalışır gibi gözlerimi inceledi. Gözlerimin incelenecek neyi vardı ki? Dikkati altında ezildim. Bakışlarımı avuçladığım çarşafa eğdim tekrar.

"Yatağı paylaşabiliriz." Ellerimle yüzümü örtüp deve kuşu misali saklanmamak için kendimi zor tuttum. Korkarak bakışlarımı gözlerine çevirdiğimde irileşmiş çekik gözleriyle karşılaştım. Yanlış mı anlamıştı?

"Yani, sen şu tarafta oturursun ben bu tarafta. Zaten kocaman yatak! Kollarımız bile değmez. Benim içim hiç rahat etmedi sen orada öylece otururken. Ondan yani. Yoksa..." Üzerinden şaşkınlığını atması yalnızca saniyelerini alırken paniklemiş halim onu eğlendirmişe benziyordu. Çehresinde yoğun bir keyif vardı. Kaşları havaya kalkarken;

"Yoksa?" diye sordu. Bir anda terlemek ne demekmiş? Onu o gece öğrendiğimden neredeyse emindim. Avuç içlerime kadar terlemem bir saniyemi almış mıydı? Yutkunurken gözlerimi aynı anda kaç kere kırptığımı sayamamıştım.

"Yoksa bir şey değil yani!" diyerek gülmeye çalıştım. Dudaklarını birbirine bastırarak gülüşünü yuttu.

"Ney değil?" Gözlerimi kaçırırken köşeye sıkışmıştım. Sorularının bir sonu yok muydu? Yataktan kayarken arkamı ona dönerek sol kolumun üzerine uzandım. Çarşafı boynuma kadar çekip, görmediğini bildiğimden gönül rahatlığıyla dudak büktüm.

"Keyfin bilir." Diye mırıldandım. Duyup duymadığını bilmiyordum. Onun iyiliğini düşünende kabahatti! Derin bir nefes alırken birden yatak arka tarafa doğru çöktü. Murat'ın ağırlığı süngerde ufak çaplı bir sarsıntıya neden olurken kalbim yumruklarını sertçe göğüs kafesime geçirmeye başladı. Etraf çok sessizdi. Sesini duyar mıydı kalbimin? Duymamalıydı!

"İyi geceler Murat." Diye mırıldandım. Aramızdaki tuhaf elektriği yok etmek için konuşmak zorunda hissetmiştim. Yine de sesimin çatlaması pek yardımcı olmamıştı. Derin bir nefes aldı.

"İyi geceler Sevda." Diye yanıtladı. Onun da sesi gergin gibiydi sanki! Ne tuhaf bir diyalogdu aslında! Aynı yatağın içinde, neredeyse yabancı bir adamlaydım ve şefkatinin izlerini hala üzerimde taşırken birbirimize iyi geceler diliyorduk. Yine de gözlerimi kapatırken kabusuma rağmen dudaklarımın hafifçe yukarı doğru kıvrılması sanırım güzel bir şeyden sayılıyordu.

*************

Tek başıma koskoca kahvaltı masasında oturuyor olmak canımı sıkıyordu. Elimden çatalımı bırakarak ayağa kalktım. Murat uyandığımda yanımda yoktu. Evde bile yoktu! Nereye gittiğini bilmiyordum. Aysel Abla'ya da sormaya çekinmiştim açıkçası. Dün geceki vukuatımdan sonra zaten kadının yüzüne bile bakamıyordum. Masaya koyulduğu andaki kadar temiz olan servis tabağımı ve çatal bıçağımı alarak mutfağa taşıdım. Aysel Abla mutfak masasına oturmuş, kahvaltı ediyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 19, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Paşa MuratWhere stories live. Discover now