∞ 10 ∞

24.7K 1.8K 163
                                    

10-GÜMÜŞÜÇGEN

Ağustos ayının başı olmuştu. Hava hala sıcaktı. Diğer öğrenciler tatillerinin keyfini sürerken Simya, Can ve Tibet tatili okulda çalışarak geçiriyordu. Profesör Arel müdür olduğu için pek ortalarda gözükmese de Simya diğer öğretmenlerinden ders aldığı için hepsini her gün görüyordu. Can cezalı olan Tibet'e yardım ediyor günler birbirini kovalayan şekilde ilerliyordu. Simya artık ikisiyle de çok iyi arkadaş olmuştu. Derslerinde de ilerlemişti. Okul zamanının yaklaşmasıyla diğer profesörlerde okula gelmiş, yeni yıl programlarını hazırlıyorlardı. Profesör Ulaş'ın dersi olan büyü tarihi konusunda Simya boş kaldığı her an araştırma yapıyordu. Üçüncü seviyenin kitaplarını bitirmişti bile. Profesör Elena onu her seviye için ayrı ayrı sınava sokuyor ve hepsinden de başarılı oluyordu. Seviyelerin genişliğine göre seneye ayrılabilirken bazen bir dönem içinde iki seviyede alınabiliyordu. Bir sonraki seviyeyi alabilmek için bir önceki seviyenin geçilmesi gerekiyordu.

Not sistemi A'dan İ'ye göre sıralanmıştı. A 100, B 90, C 80, D 70, E 60, F 50, İ 40 olarak puanlandırılıyordu. Sene içerisinde her ders için 3 sınav yanı sıra uygulama sınavları ve değerlendirme projeleri de veriliyordu. Simya bunları derslerle alakası olmayan Tibet'ten değil de, daha çalışan olan Can'dan öğrenmişti. Çünkü Tibet'e göre hayata okulda alınan notlar yön vermiyordu. Simya temel matematik, dil bilgisi gibi derslerde zorlanmıyordu, çünkü bunlar okulda gördüğü tarzda derslerdi. Seçmeli olarak alınan, resim, müzik, dans tarzı derslerin hocaları henüz gelmediği için bunlarla ilgilenememişti.

Simya için okuldaki en güzel yer kütüphane ve sonrasında de hayvan barakasıydı. Ders çalışmaktan kalan zamanının çoğunu hayvan barakasında geçiriyordu. İçeri de yeni bir düzenleme yapmış yavru ejderhaları ayrı bir bölüme almıştı. Artık ateş püskürtebildikleri için diğer hayvanlara zarar verebiliyorlardı. Can hayvanları çok sevse de yanlarına yanaşmakta zorluk çekiyordu.

*

Ana binanın en yüksek kulesinde etrafı seyrediyordu, yükseklik korkusunu ancak böyle böyle aşabilirdi. Rüzgârda uçuşan saçlarını toplamaya çalışırken okulun arka tarafındaki büyük çayırlıkta çizgileri silinmiş bir stadı fark etti. Etrafı seyretmeye öyle dalmıştı ki arkasından gelen sesi bile duymamıştı. "Orası GümüşÜçgen stadı" dedi bir ses. Simya'nın korkudan aklı çıktı. Göz bebekleri yerinden çıkacak kadar büyümüştü. Suratı da kırmızılık ve morarıklık arasında gidip geliyordu. Parmağıyla annesinin her zaman yaptığı gibi damağını çekti. "Bir daha gelirken bu kadar sessiz olmasan Can" dedi. Korktuğu için biraz utanmıştı. "Aklım çıktı"

Can korkutmak istemediğinden bahsetmeye başladı. Simya'nın günü o ana kadar sorunsuz devam ediyordu. Ta ki ani seslenmeden korktuğu için camdan düşecek olmasına kadar.

"Burada ne yapıyorsun?" dedi Can. Simya yine kafasını stada doğru çevirdi.

"Hiç... Rüzgârın yüzüme vurmasını seviyorum, o yüzden buraya çıktım" diye karşılık verdi. Can'da onu etkileyen bir şeyler vardı ama kimseden etkilenmemesi gerektiği ve tek derslerine odaklanması gerektiğinin de farkındaydı. Simya yaşıtlarına göre olgun bir kızdı. Tabi bundan anne babasını küçük yaşta kaybetmesinin de etkisi vardı. Kule dört kişinin yığabileceği büyüklükte yuvarlak, taştan örülme bir yerdi. Yüksek ve dik bir çatısı ve dört tarafını çeviren camları vardı. Simya tüm camları sonuna kadar açmıştı. Saçları uçuşuyordu. Kuleler pek kullanılmadığı için baya tozlanmıştı ve camların açık olmasıyla da tozlar etrafta uçuşuyordu. Can eliyle sanki havayı topluyor gibi bir hareket yaptı. Simya'nın saçlarını uçuran rüzgâr kesildi.

BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin