50.Bölüm

9.1K 237 21
                                    

‘’hamile’’

2 ay sonra

Zeynep,

Mutluluğun tarifi yoktur. Sadece vardır, aniden gelir. Belki her zaman uzun sürmez ama yine de var. Değer verdiğin insanlar vardır, seni her şeyden çok multu etmeyi başaran, seni gülümseten. Sonra sevdiğin kişi, hayatın pahasına sevdiğin kişi.

Gözlerimi penceren sızan ışıkla açtım. Hava daha yeni aydınlanıyordu. En sevdiğim görüntülerden biri. Ama ondan daha çok izlemediği sevdiğim bir görüntü vardı. Yanımdaki adamın masum bir çocuk gibi uyuyuşu. Benden once uyanmamasına memnundum. Böylece onu uyurken izleme fırsatı buluyordum.

Kolunun altından kurtulduğum da huysuzca kaşlarını çatması gülümsememi sağladı. Eğileren yanağına masum bir öpücük kondurdum.

‘’Son 30 dakika,’’ diye uyardım. ‘’Sonra kalkıyorsun. Tamam mı?’’

Huysuzca bir şeyler mırıldandı ama anlamadım. Umursamayarak banyoya yöneldim.

2 hafta önce liseden mezun oluşum aklıma geldi, yüzüme bir avuç su çarparken. Ve hemen sonra okul balosu. Yüzüme bir gülümseme yayıldı.

Her şey çok güzeldi. Bir rüya gibiydi. Fakat bu rüya uzun sürmemiş Kerem yapacağını yapmıştı. Sırf Mert ile dans ettim diye çocuğa yumruk atmış ve ‘’Benden başka kimse karımla dans edemez! Anladın mı? Hiç kimse!’’ diye ortalığı inletmişti. Bu sayede herkes evlendiğimizi öğrenmişti.

İnsanların bizim evlendiğimizi böyle öğrenmesini istememiştim ama olan olmuştu. Yine de ona kızgın değildim. Sonuçta ikimizde yetişkin insanlardık ve kendi kararlarımızı kendimiz verebilirdik.

Banyodan çıktıktan sonra üzerime bir eşofman altıyla bir tişört geçirerek aşağı indim. Kerem’in ceketinin cebinde bulunan cüzdanı elime alarak içinden biraz para aldım.

Daha sonra markete giderek kahvaltılık mazemeler aldım. Malum okul bittikten sonra kısa bir tatile çıkmıştım ve eve dün döndüğümüz için dolap boştu. Kasa da duran kadına parayı uzatırken elime poşetleri aldım. Marketin eve yakın olması iyiydi.

Eve geri döndüğümde vakit kaybetmeden mutfağa girdim. Ellerimi yıkayarak kahvaltıyı hazırlamaya koyuldum. İlk olarak domates ve salatalıkları yıkatarak tabaklara doğradım. Onlarla işim bittikten sonra masanın üzerine yerleştirdim. Marketten aldığım yumurtaları bir tabağa kırarak bir süre çırptım. Daha sonra Kerem’in sevdiği kıvamda omlet yapmaya koyuldum.

Ensemde hissetiğim nefesle birlikte çığlığı basarken dudaklarım kalın parmaklar tarafından esir alındı ve bağırmamı engelledi.

‘’Şişşt,’’ dedi aşık olduğum o tanıdık ses. ‘’Benim, sakin ol.’’

Dudaklarımdaki baskı azaldığında öfkeyle arkamı döndüm.

‘’Delirdin mi be sen!’’ diye çıkıştım. ‘’Neden öyle sessizce geliyorsun? Ödüm koptu!’’

Kerem sırıtarak baktı. ‘’Özür dilerim bebeğim, ama ben sana seslendiğim. Kendini çok fazla kaptırmıştın ki duymadın.’’

‘’Ne zaman uyandın sen?’’

‘’Çok olmadı.’’

Başka bir şey deme gereği duymadan omletin altını kapattım.

‘’Sen ne yapıyorsun?’’ diye soran Kerem’e ‘’Kahvaltı hazırlıyorum.’’ diye cevap verdim.

VazgeçilmezimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin