my selfish romance

167 15 9
                                    

Ve belki de bir haftaya yakın bir süredir onunla konuşmamam beni üzen en büyük şeydi.

"Yemeğini ye artık," dedi annem bana bakmadan.

"Aç değilim." Ayağa kalktım.

"Otur yerine. Bana ne olduğunu anlatacaksın." Sertçe yerime oturup ağlamaya başladım.

"Ona her şeyi itiraf ettim. Hiçbir şey demedi ama daha sonra... Daha sonra özel hayatından uzak durmamı söyledi." Annem sırtımı sıvazladı.

"İtiraf etmen ile özel hayatının bir bağlantısı yok. Ne yapın da öyle dedi?"

"Bir şey öğrendim."

"Ne öğrendin?"

"Paylaşmak istemiyorum."

"Clementine Midtown, hemen söylüyorsun yoksa onu eve annesi ile beraber çağıracağım."

"Uyuşturucu kullandığı zamanlar olmuş."

"NE?!" Annem ayağa kalkıp telefonunu eline aldı. Telefonu elinden çektim. "Bu çok ciddi bir konu!"

"Zaten bir psikiyatr ile görüşüyor. Ailesinin bildiğinden eminim."

"Annesini bize çağırıp öylesine sohbet edeceğim. Bunu sormayacağım. Belki de sorarım."

"Biz neden onlara gitmiyoruz? Hem onu görmek için bahanem olur." Annem gülümseyip giyinmemi söyledi. Koşarak rahat bir şeyler giydim ve saçlarımı dağıtarak makyaj yapmadan dışarı çıktım.

Annem koluma girip bana sevimli hikayeler anlatmaya başladı. Küçük kıkırtılar eşliğinde onların evine vardık. Zili ben çaldım.

"Gerard Arthur Way! Hemen kapıya bak! Elimde kek var!" Adını duyduğum zaman geriye adım atıp dolan gözlerimi sildim. Ama hayır, daha fazla akmaya başlamışlardı. Ağlıyordum ama saçlarım yüzümü kapatıyordu. Kapının açıldığını duydum.

"Hadi Clementine gel," dedi annem. Kolumdan tutup beni içeri çekerken bir an için başımı kaldırdım. Yeşil gözlerini yüzüne düşen saçları yüzünden görememiştim. Hızla annemi takip etmeye çalışırken biri bana sarıldı.

"Geleceğini haber verseydin keşke."

"Sorun yok Mikey. Burası sizin eviniz." Yüzümü elleri arasına alıp gözyaşlarımı sildi.

"Hadi gel, benim odamda takılalım." Annem içeriden Donna ile geldi.

"Hoş geldin Clementine." Donna bana sarıldığı zaman daha da üzüldüm. "Michael ile mi takılacaksın? İstersen Gerard'ı-" Gözlerim doldu.

"Anne! Sana kaçıncı kez anlatmam gerek?!" Donna aynı oğullarının kızardıgı gibi kızardı.

"Oh ben çok özür dilerim! Unutmuştum!"

"Sorun yok Bayan Way." Mikey kolumdan tutup beni odasına soktu. Her yerde poster vardı. Anthrax'tan tutun Queen'e kadar her türlü eski grubu barındıran bir duvarı vardı. Odadaki çoğu şey griydi. Aynı Gerard gibi kokuyordu. Gözlerim doldu.

croquet & chemistry // gerard arthur wayWhere stories live. Discover now