my innocent romance

178 13 35
                                    

     Neredeyse tüm ders boyunca uyudu ve ben onu uyandırmaya kıyamadım. Bir ara saati sormak için kalktı.

"Daha çok var. 22 dakika kadar kadar," diye fısıldadım. Gülümseyip başını tekrar koydu ama uyumadı. Sessizce benimle konuşuyordu.

"Annenin sorun etmeyeceğine emin misin?" Kaşlarımı çatıp ona baktım. "Sonuçta evine bir erkek geliyor."

"Annem böyle şeyleri takan biri değil. Üstelik seninle tanışmıştı. Sorun eden sensin!"

"Hey tamam sakin ol sadece." Kıkırdadı. Bir süre konuşmadık.

  Gerard masanın üzerinde uyuklamaya başladığı zaman saçlarını okşamaya başladım.

"Cle," diye mırıldandı gözlerini açarken. Mükemmel gözüküyordu. "Okul bitti mi?"

"Az kaldı Gerard." Saate baktım. Zil çaldı. "Bak zil çaldı." Yavaşça kafasını kaldırırken elimi çektim. Ayağa kalkıp çantasını sırtına taktı. Ben de ayağa kalkıp çantamı alacakken benim yerime çantamı aldı. Ona şaşkınca baktığımda gülümsedi. Sınıftaki herkes çıkmıştı.

"Centilmenlik," dedi tatlı bir ses tonuyla. Kendimi tutamadım ve benden on beş santim kadar uzun olmasına rağmen uzanıp yanağını öptüm. İkimiz de bir süre şaşkın ve kırmızı bir vaziyette bekledik.

"Üzgünüm." Gözlerimizi birleştirdim. "Centilmen oluşunu ödüllendirmek istemiştim."

"Kimya sınavına çalıştırman büyük bir ödül." Sınıftan beraber çıktığımızda Rodger ve arkadaşları kapının önünde duruyorlardı. Gerard'ın koluma girip derin nefes aldım.

"Dışarıda Rodger ve tayfası var."

"Anlıyorum," duye mırıldandı. Elimi kolundan çıkarttı ve elini belime koydu. Kıpkırmızı olduk. Kapıdan çıkarken Gerard'ın beni hep böyle tutmasını istedim. Servise binmek istemezdim ama onun zarar görmesini istemedim. Cama döndüğümde Rodger'ın bizi izlediğini gördüm.

"Gerard," diye seslendim ona sessizce. Başını telefonundan kaldırıp bana döndürdü. Birazcık yüzüne yaklaştım. Kızarıp dondu kaldı. Elimi yanağına koydum.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu sessizce.

"Rodger bizi izliyor. Onu kıskandırmaya çalışmıyorum, yanlış anlama lütfen. Size zarar vermesini engellemeye çalışıyorum. Benimle olursanız size zarar veremez." Gözleri parladı. Elini sırtıma koyup beni kendine çekti. Onunla hep böyle kalmak istedim, sonsuze dek.

"Seni öpmek zorunda mıyım?" diye sordu titreyen sesiyle. Geri çekilmeye çalıştım ama engelledi.

"Elbette hayır!" O yine de uzandı ve dudaklarımın yakınlarına, çenemde bir yere öpücük kondurdu. Domates gibi gözüküyorduk, biliyordum. "Öpmek zorunda değildin."

"Sen öptün, ben de öpmek istedim." Eli önce belime, sonra popoma kaydı. Daha sonra hızla elini çekti. Başımı omzuna koyup yol boyunca onunla birlikte telefonuna baktım.

"Pijamalarını almak için senin evine uğramamız gerekmiyor mu?"

"Öyle yapacağız zaten. Evlerimiz yakın. Çantaları sizin bahçeye bırakıp bir koşu alıp geliriz."

croquet & chemistry // gerard arthur wayWhere stories live. Discover now