BB ~ 3

88 4 0
                                    

Etrafa bakındım ama başka geçecek bir yol yoktu. Bu demek oluyor ki, bu karmaşanın içinden geçeceğiz. Abimin koluna girip o tarafa yürümeye başladık. Ortada olan iki grup birbirleriyle konuşmaya başlamışlardı. Konuşma sayılmaz yani. İki erkek öne çıkıp kafa kafaya duruyorlardı. Tam kavga edecek zamanı buldular. Zaten abim korkuyor. Onlara biraz daha yaklaştıkça abim daha bir korkuyor gibime geliyordu.

"Y-ya Miray. Gitmesek mi oraya?" diye sordu abim.

"Abi, başka yol olsaydı gitmezdik ama geçecek bir yol olmadığına göre gitmemiz lazım." dedim abime gülümseyerek. Ama bende gitmek istemiyordum.

Tam önlerinde durunca onlara baktık ama bizi takan yok gibiydi. Herkes o iki erkeğe bakıyordu.

"Pardon." dedim. Yine bakan olmadı. "Pardon!" diye tekrarladım öncekinden biraz daha sesli bir şekilde. Ikiside birden bize baktı. Onlarla birlikte etrafda duran bütün erkekler ve 4 kız. Ortada duran erkekleri önce bir süzdüm. Birisi kumral ve gözleri maviydi. Ama gözleri abiminki gibi morarmıştı. Ama dayak yiyen insanlara benzemiyordu. Kesin biriyle dövüşmüstü. Öbürünün ise siyah kısa saçları ve kahverengi gözleri vardı. Onun da gözleri morarmıştı. Bunlar ne yaptılar böyle ya? Hem bunlar dövüşüyorlarsa böyle her gün, abime acaba ne yaparlar bunlar?

"Geçe bilirmiyiz?" diye sordum kendimden emin bir şekilde ve cevabı almadan abimin kolundan tuttup onların ortasından geçtik. Artık ne yaparlarsa yapsınlar. Bizi rahat bıraksınlarda. Okul binasına girdik ve şöyle bir bakındık ama müdür odasını bulamadik.

"Pardon, müdür odası nerde acaba?" diye sordum birine.

"İkinci katta." cevapladı ve hemen öğrencilerin arasında kayboldu. İkinci katta vardığımızda hemen müdür odasını bulduk ve kapıyı tıklatık.

"Buyurunuz." diye babamın sesi geldi odadan. Hemen sinirle kapıyı açıp odaya girdim.

"Ooo Miray, Mithat. Erken gelmişsiniz." diyerek oturduğu müdür koltuğundan kalktı.

"Baba bu nasıl bir o-?" Babam lafımı kesti. "Önce bir oturun bakalım." Abimle beni müdür masanın önündeki iki koltuğa oturdu.

"Nasıl? Yeni okulunuzu beğendiniz mi?" sordu neşeyle.

"Baba size yeni okul buldum dediğin burasımıydı, allah aşkına? Olmadı cami önüne bıraksaydın bizi" diye bizi cevapladım sinirle.

"Baba, ben yatılı okulda duramam ki." diye başladı abim. "Geceleri sulu yediğimde, sabahları kuru uyanamıyorum, biliyorsun. Şimdi bide herkesin içinde." Ağlamaklı sesler çıkardı. 'Hık, hık' diye.

"Aynen. Böyle saçmalık mı olur ya?! Biz gidiyoruz." diyerek oturduğum yerden kalktım. Abimde kalktı.

"Durun çocuklar. Durun. Durun." diyerek ikimizinde kolundan tuttu babam. "Bakın size her gün dürüm aldım. 1 lira diye yemediniz. Bakın burda yemekhanede ablanız var. O size sıcak yemekler yapacak. Ve ayrıca okula 3 saat git, 3 saat gel derdi de yok. Yatakhane şurası, yemekhane aşağısı. Hıı?"

Abim bana sorarcasına baktı. Üzgünce babama döndüm. "Başından atıyorsun bizi özellikle."

Gözlerini devirdi. "Hayır kızım olur mu öyle şey? Hafta sonları evde görüşeceğiz. Zaten hafta içi görüşemiyoruz ki çocuklar. Yani birazda babanızın gözünden bakın. Yani ne yapayım? Tutayımda evleneyim mi?"

Abimle ben hemen "Hayır." dedik. Babamda taktı evlenmeye.

"He bakın. Ben sizin eşyalarınızıda getiririm buraya. Siz hiç merak etmeyin. Siz bir akşama kadar durun burda, bir alışın. Olmadı, artık ne yapayım. Evlenicem."

Bir abime baktım. Sonra babama. Sonra yine abime. Babam evlenemez! Okadar.

"Peki baba." dedim bıkkınca. Babam gülümseyerek kapımızı açtı. Ve yine okul koridoruna çıktık.

"Nereye gidelim?" diye sordu abim bana.

"Burda kimse yok. Bence aşağı inelim." dedim ve yine merdivenden aşağı indik. Inmez olaydık! Yine o dışarıdaki iki erkek ve gruplarıyla karşılaştık. Siyah saçlı ve kahverengi gözlü olan çocuk, o mavi gözlü çocuğun önünde durdu. Okul üniformasını giymiş, kahverengi gözlü olan çocuk ve erkeklerle dolu olan grubu.

Galiba kahverengi maviye çok yaklaşmış olacak ki burunları değdi ve ikiside geri çekildiler. Mavi ağzını açıp tam bişey söyleyecekken abimle benim durduğumuz tarafa baktı ve ağzı açık kaldı. Yada arkamdaki birine baktı. Kahverengide merak edip mavinin baktığı yere, yani abime ve bana baktı. Sonra geri maviye dönüp elini çenesine koydu mavinin ve ona bakmasını sağladı. Mavi de onun elini tutup çenesinden çekti ve omzundan tuttu kahverenginin. Bunların arkadaşları neden birşey yapmıyor? Film izlermiş gibi bakıyorlar.

"Seninle şöyle bir dans edelim, başbaşa." dedi mavi gözlü ve ikiside olduğu yerde dönmeye başladılar. "Tango, Samba, Apaçi."

Ne dansı lan? Bunların kavgaları böyleyse, abim yaşadı.

Kahverengi maviyi yitti ve onun ellerini arkadan tuttup yanına geçti. "Senle biz bence halay çekelim." dedi kahverengili. "Kim ilk önce düşerse, yerden mendilini alır, boynunu büker ve gider." Mavili kendini kahverenginin elinden sıyırdı ve onun boynundan tuttu. Kahverengili ise onun yakasından tuttup yine dönmeye başladılar. Asıl kavga şimdi başlıyor. Ellerimi abimin gözlerinin önüne tuttum ve onun gözlerini kapattım. Hep dayak yiyor bari kavga görmesin, akşam uyuyamaz. Kahverengili elini yumruk yapıp, mavinin gözüne geçirecekti ki "Noluyor burda." diye bir ses geldi. Babamın sesi. Müdürün sesi.

Bakalım ne yapacaksınız şimdi?

Medya: (soldan - saga) Mithat, Babalari ve Miray ♥ 

Boynu Bükükler (Garip Yetimler)Where stories live. Discover now