my brutal romance

371 27 26
                                    

Bu yıl okuldaki son yılımın olmasının yanı sıra artık yeni bir şeyler denemem gerektiğini anladığım yıldı. Dürüst olmak gerekirse yeni bir şeyler denemem gerektiğini bu sabah anladım, okula gelirken.

Adım Clementine Midtown. Bilmem ne lisesinde okuyan 17 yaşında bir son sınıf öğrencisiyim. Hayatımın sıkıcılığı ile ilgili bir kitap yazıp ünlü olma hayalimden çok, aşık olduğum müzisyen ile evlenip bana en uygun olan mesleği yapmak isteyen tuhaf bir hayran kızın tekiyim. 2004 yılına geri dönmüş olsaydım Nickelback dinleyip üzgün emonun teki olurdum ama o zamanlar 4 yaşında olduğum için 2017 yılında bunlara ayak uydurmaya çalıştım. Lakin bu zamanlarki emoların hepsi komik göründüğü için ben de kendim olmaya karar verdim. Ve ayrıca Nickelback o kadar iyi değildi.

"Clementine!" Adımı duyduğum yöne dönüp bana doğru gelen arkadaşlarımı gördüm. Aslında aralarında en sevdiğim ve en iyi anlaştığım tek kişi Ruby'di. Neredeyse rengi beyaz olan uzun saçları ve siyah gözleri ile bembeyaz derisinin üzerinde kahverengi küçük çilleriyle beni hep kendine hayran bırakırdı. Çok anlayışlı, kafa dengi ve zeki biriydi.

"Günaydın Ruby," dedim sessizce. Bana sarıldı ve sırtımı okşadı. "Nasılsın?"

"Daha dün görüştük Cle!" Kahkaha attık. "Ama yine de merak ediyorsan iyiyim. Fizik ödevini almaya gelmiştim." Arkada bekleyen birkaç kişiye baktım.

"Rodger ve Justin ile gelmendeki amaç neydi peki?"

"Seni görmek istedik," dedi Rodger yanıma gelip bana temas etmeye başlarken. Geri çekilip temastan kurtuldum. "Benden kaçıyorsun."

"Bana sürekli dokunuyorsun ve bundan hoşlanmıyorum. Okulun en popüler insanlarından biri olman benim için bir anlam içermiyor Rodger. Benim bir popülaritem yok ve olması gibi bir hayalim de yok, bu yüzden bana o insanlara davrandığın gibi davranmayı aklından geçirme!"

"Okulun ikinci haftasından bu kadar hiddetlenmiş bir şekilde davranırsan..."

"Beni 4 yıldır tanıyorsun zaten!"

Sonra sinirle defterimi Ruby'ye verip yemek yemek için kafeteryaya girdim. Sinirle boş masa ararken bir çantaya çarptım ve yere toplar dağıldı. Eğilip onları toplarken çantanın sahibi de bir yandan topluyordu. Bir topu elime alıp inceledim.

"Kroket topu," dedi. Yüzüne bakmadım ve çantaya koydum.

"Düşürdüğüm için özür dilerim," dedikten sonra ayağa kalkıp boş bir masaya oturdum. Ruby tek başına yanıma geldi.

"Cle, sen iyi misin?"

"Biraz duygusal çıkışlar yapmış olabilirim. Bak, Rodger'ın beysbol takımında olup da bana aşık olması zerre umrumda değil. Popüler oluşu umrumda değil. İyi biri olmalı, daha kibar ve insancıl. Birazcık daha duygulu ve anlayışlı. Daha saymamı ister misin?"

"Nasıl birini istiyorsun?"

"Etraftan birileri ile örnek vermeme ne dersin?" diye sordum arkama yaslanırken.

"Bekliyorum Cle."

Kafeteryadaki masaları sırasıyla birkaç dakika izledim. Rodger ve arkadaşlarının olduğu masayı görmezden geldim. Kütüphane kulübündeki insanlar kadar zeki biri olabilirdi mesela. Şu çoğunlukla Asyalı kişilerin takıldığı masadaki gibi kibar olsun. Çünkü onlar her şeye teşekkür eden tiplerdi, çok sevimli! Şu yüzleri gözükmeyen tipleri de geçtim. Okuldaki tek emo masa onların değildi.

croquet & chemistry // gerard arthur wayWhere stories live. Discover now