22. Bölüm

11.9K 680 69
                                    

"Kimdir bu Bayan Catelin ?" Diye sordu. Leonard 'ın ilgisini çekecek kadar güzel ve zeki olduğunu tahmin edebiliyordu.

"Bu konuda kimsenin tam olarak bir şeyler bildiğine emin değilim. Çoğu asılsız dedikodulardan oluşuyor. Londra'lıları bilirsiniz ..."

"Her şeyi öğrenmek istiyorum ,lütfen."

"Kontes Ralf'ın Amerika'dan gelen bir arkadaşı olduğunu biliyorum. Aslında sizin tanıyabileceģinizi tahmin ediyordum. "

"Saygın bir aile mensubu olsaydı eğer.." tanıyabileceğini düşünüyordu Cassandra fakat bu isimde birilerini ne görmüş ne de duymuştu. Düşünceleri arasından sıyrılarak "Bana en iyi dedektifinizi çağırmanızı istemek zorundayım Lord Wilson.," dedi. Birden bire ortaya çıkan bir kadının Leonard'ı eline alması oldukça tuhaftı.
Kimsin Bayan Catelin ? Ve daha önemlisi ne istiyorsun ?

###

Ve kirpiklerimizde titreşiyor şimdi eski çok eski anılar .
Üzerlerinde hüzünlü toz bulutları
Bir de ,
Yaprakları gözyaşlarıyla ıslanmış
Yahut keşkeler dolusu aşk mektupları.

"Seni en son  ne zaman bu kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyorum." johson büyük meşe ağacının altında kitabını okuyan Grace 'e doğru yaklaştığında onun kafasını kaldırarak kendisine yarım bir gülümsemeyle bakışına aynı  şekilde karşılık verdi   

"Oh ...Fazlasıyla abarttığından  neredeyse eminim ."

"Hiç sanmıyorum. Ne diyorsun? Leon'un doğumu belki ?" Johnson yerine keyiflice oturup düşünüyormuş gibi yaptı. "Yoksa ilk anne diyişi miydi ?"

Grace bakışlarını heykellerle oynayan oğluna doğru çevirdiğinde gözlerine ulaşan , onu daha da genç gösteren , belki on sekizinde , henüz hüzün görmemiş , hiç kalbi  kırılmamış yahut dilinden hiç ah dökülmemiş kıza dönüştüren gülümsemesiyle baktığında Johnson'un ne kadar haklı olduğunu anlayarak "Beni mutlu eden tek varlığın oğlum olduğunu yinelememe gerek olmadığını düşünüyorum "dedi.

"Tam da bu yüzden gidip o dük bozuntusuna teşekkür edebilirim sanırım . " Johnson çapkın bir delikanlı gibi göz kırptığında ona gözlerini deviren kadına samimiyetle gülümsedi.
Onu yatakta yüzü solmuş bir halde bulduğunda bile güzelliği karşısında dilinin tutuluşunu ,daha dünmüş gibi,  hatırlıyordu. Fakat gözlerine yerleşen ve bir sarmaşık gibi her yanını sarmaya başlayan hüznün gölgesi ona hamile olduğunu söylediğinde bile yerini terketmemişti. Zaman heybetli bir nehir gibi hızla akarken geriye döndüğünde geçen beş senenin Grace için ne denli zorlu yokuşlara dönüştüğünü yakından izlemişti. Tanrı biliyor ya onun yaşında bir genç kız için hiç de kolay olmamıştı fakat acılarına , açılan yeni yaralarına bir merhem gibi yetişmişti küçük Leon. Ismini babasından gözlerini annesinden alan ve asilliği her hareketinde vuku bulan küçük adam bir umut güneşi gibi doğmuştu karanlık gecelerine.  Grace o zaman yeniden gülmeye başlamış, yanaklarında varolduğunu bilmediği minik çukurları ile adamı bir kez daha güzelliği karşısında büyülemeyi başarmıştı.
Johnson bir kere ,haddi olmadığını bilerek,küçük bir an için bu iki kişilik ailenin bir ferdi olmayı  istediğini hatırlıyordu. Fakat yirmi sekizinde aklı başında bir adam olarak durması gerektiği yeri bilmişti.
Grace ona gerçekleri anlattığı bir günde vazgeçmişti bu düşünceden.  Zira kadın bir kere gördüğü adama bir ömür bağlanmıştı da haberi yoktu. Bir kez gördüğü adama kördüğüm olmuştu da Johnson'da o düğümü çözecek güç yoktu. İşte sırf bu yüzden Grace'e bir dost, Leon'a amca olmayı tercih etmiş bir kez bile keşke dememişti. Ancaklara takılmamış bu güzel ailenin bir ferdi olmayı bu şekilde başarmıştı.  Şimdi ,  beş yıl sonra Grace bu sefer Leon sebebiyle değil,  hem de hiç değil, mutluydu. Inanması güç olda da  bunu başaran saygıdeğer soğuk prens lakaplı Leonard Harington'du.

TAŞRALI DÜŞES (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin