Düşüncelerim çığlık çığlığa karışıyor geceye ,
Herkes sağırmışcasına..."Ay'ın daha önce bu denli parlak oluşuna şahit oldunuz mu Lord Harington?"
"Küçük ayrıntılara önem veren biri gibi durmadığımı umuyorum ..." Leonard uzun süreli sessizliğin Bayan Catelin tarafından bölünmesiyle bakışlarını ona doğru çevirdi . Ay ışığının vurduğu teni bir mücevher gibi ışıltı saçıyor, okyanus mavisi gözleri gri parıltılara ev sahipliği yapıyordu. Bu şekilde bakınca Bayan Catelin yay gibi kaşları , gözlerini çevreleyen uzun kirpikleri ve dolgun dudaklarıyla büyülü bir varlık gibiydi. Şüphesiz ona bakan her erkeğin kalbi acırdı ve Leonard bir kalbe sahip olmadığını biliyordu.
Neden?
O halde neden bu denli istek duyuyordu ona dokunmak için ?
Neden daha önce güzel bir kadın görmemiş gibi inceliyordu her ayrıntısını?
Küçük ayrıntılara önem vermediğini söylüyordu fakat o halde neden Bayan Catelin'in boynuna bir mücevher gibi işlenmiş ufak noktaya takılıyordu bakışları ?
Derin bir nefes alırken Bayan Catelin'de bir tanıdıklık olduğunu düşünüyordu. Onu daha önce bir yerlerde görmüş olmalıydı fakat hatırlamıyor oluşu kaşlarını çatmasına neden oluyordu."Bazen ufak ayrıntılar en önemlisi değil midir? Eminim insanlık bir gün Ay'a ayak basıp ne kadar büyük ve önemli olduğunu fark edeceklerdir, "
"Hayalperest olduğunuzdan bahsetmemişsenizde bu sayede öğrenmiş oluyorum . Gerçekten buna inanıyor musunuz?" Leonard nasıl olurda Bayan Catelin'in düşüncelerinin her seferinde kendisini hayrete düşürdüğüne şaşırdı . Üstelik konuştuğu konular bu zamanın dünyasında kadınlar tarafından pek ilgiyle karşılanmıyordu. Onlar daha çok çay fincanını nasıl tutması gerektiğine ya da balo salonlarında kimin nasıl davrandığına kafa yoruyorlardı. Bayan Catelin ise bütün sınırların ötesindeydi.
"Neden olmasın," Grace sadece omzunu silkerek cevap vermekle yetindi.
Bu yaşına rağmen okuduğu kitapları düşünecek olursa hiç de hayalperest bir düşünce sayılmazdı. Fakat anlaşılan Leonard bu konuda kendisiyle aynı fikirde değildi. " Sonuçta hiçbir şey ölen birini hayata döndürmek kadar imkansız degildir, öyle değil mi ?"Leonard derin bir suskunluğun ardından
"Yanılıyorsunuz Bayan Catelin..." dedi ve sonra bakışlarını gökyüzüne doğru çevirerek bir süre sessiz kaldı.
Yanılıyordu. Bu kadar basit değildi. Bu dünyada imkansız olan tek şey bir ölüyü hayata döndürmek de değildi üstelik.
Öncelikli bir sıralama yapacak olsa bile bunu ilk sıraya koymazdı.
Ölmek basitçe bir kurtuluştu. Fakat yaşamak ... korkunç acılara tanıklık edebilirdi bir insan.
Yaşamak zordu.
Yaşamak yalnızlıkla baş etmeye çalışmak beceremeyince alışmaktı.
Yaşamak sevdiğin insanların aslında seni sevmediğini ve paran için yanına kaldığını görmek kadar felaketti.
Yaşamak ihanetin varlığından haberdar olmaktı.
Ölmek kurtuluştu ve ölen birini hayata döndürmek asıl aptallık olurdu.
Gözlerini kapatarak "Sevilmek bayan Catelin ... sevilmek... imkansız olan tek şey ve sizin söylediklerinizin çok ötesinde. "
Leonard bunu öyle inanarak söylemişti ki Grace tüylerinin ürpermesine engel olamamıştı. Fakat onun bu denli karamsar oluşu nedense korkularını arttırıyordu. Geçmişte yaşadıklarına dayanarak kesin cümleler kurması yanlıştı. Bu... bu acizlik değilde neydi?
Insan her zaman bir umuda sahipti. Ve umut yok olduğunu düşündüğünüz anda ortaya çıkabilirdi.
Şu an Leonard ile , bir yabancı gibi de olsa ,konuşuyor oluşu gibi.
"İnancını kaybetmiş bir adam gibi konuşuyorsunuz ."Leonard kapalı gözlerini aralayarak Grace'in gözlerine değdirdi bakışlarını "Çünkü ...inancını kaybetmiş bir adamla konuşuyorsunuz, "
"Ama bu çok..." Grace ne demesi gerektiğine karar veremeyerek durakladı. Elini balkonun koruluklarına koyarak kısık bir sesle "...zalimce ." dediğinde Leonard duymuş olacak ki tek kaşını sorgular biçimde kaldırdı.
Grace onun bu ifadesini fark ederken nerden bulduğunu bilmediği bir cesaretle Leonard'a doğru bir iki adım yaklaşarak aralarındaki mesafeyi yok denecek kadar azalttı. Bakışlarını onun karanlıkta bir mezar taşı gibi duran gece karası gözlerine çevirdiğinde nerdeyse geri çekilecekti. Fakat onu durduran bir şeyler vardı. Gitmesine... kaçıp uzaklaşmasına engel olan...
Bu gözlere bakarken Ilk bakışta hiçbir duyguyu barındırmadığını düşünebilirdi insanlar fakat Grace o gözlerde yanan öfkeyi, kanayan bir kalbin acısını ve daha çok sevgiye muhtaç bir adamı görebiliyordu. Leyli Clayton haklıydı. Leonard saklandığı duvarların arkasında yanlızdı. Ve Grace onun acısını hissedermiş gibi kaşlarını çattı. Elleri yüzündeki yaraya uzanırken tereddütlüydü.
Beş sene öncesinin anıları zihnine dolarken parmaklarını uzun gelebilecek bir aradan sonra yara izine değdirdi Leonard'ın kendisini ne kadar kastığının farkında olsada ellerini geri çekmeyi reddetti.
"Bunu neden yapıyorsun Leonard ," dediğinde ona ismiyle hitap ettiğinin bile farkında değildi. Dış dünya ile bağlantısını kesmiş gibiydi. Leonard ve kendinden başka hiçbir şeyi düşünmüyordu. Sen tonundaki yumuşak tını havaya karışırken devam etti "Kendine neden bu kadar zalim davranıyorsun? İçinde her yanı yara içinde bir çocuk barındırıyorsun fakat onun yaralarını sarmıyor ve kanamasına, acı çekmesine izin veriyorsun . Bunu neden yapıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAŞRALI DÜŞES (Tamamlandı)
Historical FictionV. York Dükü Leonard Harington yüzünde geçmişinden kalan izle yaşamayı öğrenmişti Aynaya her baktığında gördüğü çirkin yara geçmişini her hatırlattığında kalbinde bir duvar daha örülüyor ve kimsenin o duvarların arkasını görmelerine izin vermiyordu...