"Kantine iniyorum bir şey ister misin?" diye sordu Serkan.

"Hayır," diye yanıtladım.  O gidince Ayça yanıma oturdu.

"Üzme artık kendini," deyip kolumu okşadı.

"Onu üzdüğüm için kendimi çok suçlu hissediyorum. Vicdan azabı çekiyorum," dedim. Neredeyse ağlayacaktım. Beni ağlarken görmesini istemiyordum. Kendimi toparlamam gerekiyordu.

Elinde kahve bardağı ile içeri girdi. Bardağı çöpe attı ve yerine oturdu. Sadece önünü izliyordu. Önceden de böyleydi hareketleri. Hem yalnız takılır garip hareketler sergilerdi. Ama sanki şimdi eskisi gibi de değildi. Daha hastalıklıydı hareketleri.

••

Günün geri kalanında ders işlemedik. Bizimkiler aşağı indi ama ben inmemiştim. Gece çekemediğim uykuyu belki burada çekerim ümidiyle kafamı masaya koyup uyumaya çalıştım.

Bir elin kafamda ileri geri gitmesi ve saçlarımı okşaması ile uyandım. Kafamı hızla kaldırdım. Saçlarım karman çormandı ve önüme geliyordu. Düzeltmeye çalıştım.

"Her halinle güzelsin," dedi Çağdaş. Sınıfta kimse yoktu ve bu beni ürpertmişti. Kalkmak istedim ama izin vermedi.

"Yeşim."

Gözlerime bakıyordu.

"Son kez konuşmak için evime gelir misin bu akşam?"

İlk beş saniye tepkisiz kaldım.

"Dışarıda konuşsak?" dedim sorar gibi.

"Dışarıya çıkacak kadar iyi hissetmiyorum," dedi. Görebiliyordum. Ne kadar yıkık olduğunu bütün vücudu haykırıyordu zaten.

"Çağdaş ne konuşacağız ki?"

Söyleyeceğim her şeyi söylemiştim zaten. Onun da alması gereken cevapları almış olması gerekiyordu. Bunu uzatmanın bir manası yoktu ki.

"Yeşim kırma beni."

Öyle de olmuştu, onu kıramayıp kabul ettim. Bu kadarına hakkı vardı. Son kez konuşmak istemesi onun hakkıydı. Belki bu sefer kabullenecek ve beni rahatsız etmeyecekti.

"Seni seviyorum," dedi, gitti.

••

Eve geldiğimde ilk işim üzerimi değiştirmek oldu. Bir eşofman geçirdim üzerime ve şişme yeleğimi giydim. Aşağı indim. Çağdaşın verdiği adres neredeyse burnumun dibindeydi. Komşumuz bile diyebilirdim onun için. Evden çıkıp yalnızca beş dakika yürüdüm ve evinin önündeydim. Dış kapı açıktı. Bahçeye girdim. Bizim evin aynısıydı. Bu civardaki bütün villaların mimarisi hemen hemen aynıydı. Çelik kapının önünde durup zile bastım. Beş saniye geçmeden kapı açıldı. Onun da altında bir eşofman, üzerinde yalnızca tişört vardı. Kenara çekildi.

"Hoşgeldin."

Salon olduğunu bildiğim yere yürüdüm ve bir koltuğa oturdum, o da gelip yanıma oturdu. Fazla yakınıma.

İMKANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin