"T-tamam." O bana eve gidelim dediği gibi anında içimde bi dürtü belirdi. İçimden bir ses bana sesleniyordu resmen.

  Eve git. O orada. Kediciğin orada! (Plagg onun kediciği değil inanın bana jkdkdjd)

...

  Kendimi yatağa attığım gibi yastığıma gömüldüm. Cha-... O Plagg'a camembert veriyordu. Uyumaya çalışsam belki daha iyi olurdu. Ama aklımı bir türlü boşaltamıyordum.

"Hey, kedi çocuk! Sevgilin kusacakmış gibi duruyor. Neden ona da biraz camembert vermiyorsun?" Plagg'ın dediklerini duyunca hışımla kafamı kaldırdım ve ciddiyetle söze daldım.

"Düzgün konuş, fare-böceği. Yoksa seni zilin içine geri sokmamı mı istersin?" Cevap varmesini beklemeden başımı diğer tarafa çevirip yatmaya devam ettim.

"Marinette haklı, Plagg. Yani kısmen..." dedi ve Plagg'a bir camembert daha verip yatağa çıktı. Bir anda içim ürperdi. Aşırı tedirgin hissettim. Sanki baskı altındaymışım gibiydi. Kendini yatağın diğer tarafına bıraktı ve yanıma uzandı. Ama bu gerçekten çok rahatsız ediciydi.

"Git." Duyduğum sesle şaşırdım. Tanıdık bir ses değildi. Birazcık doğruldu ve yüzüme görebilecek şekilde üstüme doğru eğildi.

"Efendim?" Bekle. Az önce ben mi konuşmuştum. Ağzımdan mı kaçırmıştım ki? Bilinçsizce mi söylemiştim?

"B-babamın yanına gidene kadar... zilini geri tak. P-plagg bunun tehlikeli olduğunu söylemişti,.. değil mi?" Elimden geldiğince toparlamaya çalıştım. O fare-böceğinin dediklerinden bir şeyler anladığıma ben bile şaşırmıştım doğrusu. Yatakta oturur pozisyona geçti ve sıkıntıyla başını kaşıdı.

"Bilemiyorum... Şu sıralar kedi-çocuk formumda kalmasam sanırım daha iyi. Eğer kendimi tekrardan kaybed-"

"O kedi-çocuk formu falan değil! O senin doğal halin! Asıl görünüşün, kişiliğin. Seni o halinle...seviyorum... ben." Aniden öfkelenip sözünü kesmiştim. Ama sonlara doğru duymadığını umacak şekilde kısık sesle konuşmuştum. Ki doğruydu da.

  Ben Chat'i seviyordum. Chat Noir'ı. Kediciğimi... Ona alışmıştım. Bu karşımda bana şaşkın şaşkın bakan kişiye değil! Bu kişi benim kediciğim olamazdı. Yavaşça sakladığım başımı kaldırdım ve ben de yatakta oturdum.

"Aksine eğer zili takmazsan ikimiz de tehlikeye gireriz." Dedim ve ona dönüp gözlerinin içine kararlılıkla baktım. Çok arada kalmıştı ama hissedebiliyordum. Bu şekilde insan kılığında ne kadar çok kalmak istediğini,.. hissedebiliyordum.

"Kız haklı. Zili takmadığında bariyeri devre dışı kalır ve bu sayede de yeriniz tespit edilir. Eminim kaplumbağa kwamisini çoktan ele geçirmiştir. Yerinde olsam zili hiç çıkarmazdım. İnsan dediğin, insan olmasa bile, Master Fu'nun sözlerini accıkıng dinler. GİDİN DE CAMEMBERT YİYİN SİZİ VELETLER!" Dedi Plagg ve tasmayı getirdi. Tasmayı elinden aldım ve onun boynuna doladım. Tasmanın tokasını oturttum mu zilden parlak yeşil ve siyah ışıklar çıkmaya başladı. Işıklar bütün vücudunu sarmaya başladığında o kadar parlıyordu ki bakamadım.

  Yavaş yavaş ışıklar sönünce o siyah pençesiyle omzumdan tutup beni kendine doğru geri çevirdi. Bi şey söylemek istiyormuş gibi bakıyordu ama konuşmuyordu. Elimi saçına koydum ve kedi kulaklarının arkasını kaşıdım.

"Seni özledim Chat." Dedim ve ona sarıldım. Biraz şaşırdı ve tedirgin oldu. Bana çok yaklaşmak istemiyordu biliyordum ama ona güveniyordum da. Pişman olacak bir şey yapmayacağını biliyordum. Yavaşça kollarımdan tuttu. Kendine engel olmak için beni uzaklaştıracaktı. Ama ben ondan önce davrandım.

"Sorun yok, kedicik. Beni korumak istediğini biliyorum ama sana inanıyorum. Pişman olacağın şeyler bir daha yapmayacağını biliyorum. Sadece kısa bir süre daha izin ver lütfen." Dedim ve daha da çok sarıldım. Chat'in gerildiğini hissedebiliyordum. Buna gerek olmadığını belirtmek ve sakinleşmesini sağlamak için derin bir nefes alıp bıraktım. Yavaş yavaş normale dönüyordu. Aniden üstüme atlayıp bana sımsıkı sarıldı.

  Yatakta birbirimize sarılarak uzanıyorduk. Chat beni kendine daha da çok yaklaştırdı ve daha çok sarılıp saçlarımı kokladı. (Lan 1 saattir daha da daha daha da daha sarılıp duruyo! Hay anasını kızın pestilini çıkarttın accıq da bağa sarıl >.<) Yatakta sırtüstü yatınca ben de onun üstüne doğru yatıp kafamı göğsüne koydum. O muhteşem kokusunu içime çektiğim zaman anılarımı hatırladım.

Yazarın ağzından

Onu ilk dönüştürdüğü zamanki, onunla beraber konuşmayı ögrendiği -Chat Noir'ın Marinette'e öğrettiği- zamanıki, onunla ilk bale çalıştığı zamanki, onunla ilk defa beraber uyuduğu zamanki...vb  anılarını hatırladı. Ve tabii ki o anısını da.

  Marinette'in vücudundaki o yara izleri hala belli oluyordu. O zamanı hatırladıkça tekrar tekrar sızılıyor, kendisini acı içinde bırakıyordu onu bu yaralar. Tırmalama, ısırık ve kaza izleri... Kaza izlerinin asla geçmeyeceğini öğrendiği zaman annesinin kendisine doğru olan acı dolu bakışları, sanki şu an bakıyormuş gibi Marinette'in aklına geldiği anda boğazına bi yumru oturmasına sebep oldu. Chat onun zorla yutkunduğunu fark edince yavaşça ellerini çekip hafif doğruldu. Marinette de yana doğru çekilip kafasını yastığa koydu. Chat sol dirseğine abanıp kendisine doğru yan dönünce gözlerinin içine baktı.

  "Beni kedi formuma dönüştürüsen ikimiz için de daha rahat olur. O şekildeyken sana fazla zarar veremem." Dedi ve gülümsedi. Marinette bu fikrin gayet iyi olduğunu ve neden bu kadar aptal olup da bunu daha önceden akıl edemediğini düşündü.

  "Chat, dönüş!" Chat tekrardan etrafında belirip dönen ışıklarla simsiyah, ne uzun ne kısa -tam arası- parlak tüylü; ışıl ışıl parıldayan göz alıcı, kocaman orman yeşili gözlerine sahip biraz büyük olan kedi formuna bürünmüştü. Hemen Marinette'in yanına sokulup kıvrılarak yattı. Marinette de ona sarıldı ve babasıyla görüşme vakti gelene kadar uyuma planını gerçekleştirmeye başladı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 28, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SAHİBİNİ KORU! (MARICHAT)Where stories live. Discover now