Bölüm-30

7.7K 646 14
                                    

  +Cenk+

 Tartarus girişine geldiğimizde Medusa Duru’ya doğru sinsi bir şekilde yürüyordu. Artemis’i duyduğumda bağırmak zorunda kalmıştım.

“Cenk, Duru gözlerin açmayı düşünüyor.”

“Sakın!”

Güneşin bütün sıcaklığını dışarı yansıtmıştım. Medusa bir an afallamış olsa da emelinden vazgeçmeyip Duru’yu bayıltacak zehiri enjekte etmişti. Duru’nun yere yığılışını izlerken ona yetişememiştim. Medusa’nın kafasını koparmak için kılıcımı çekmiştim ki Artemis benden önce davranıp Medusa’nın tam gözlerinin ortasına gümüş oklarından birini fırlatmıştı. Athena sevinç çığlığı atarak kırmızı fedailere koşmaya başlamıştı. Bende yerde yatan Duru’ya doğru koşmaya başlamıştım. Duru’nun yanına diz çöküp

“Buradayım sevgilim”

Demiştim ki Halley hemen yanı başımda sırıtıyordu.

“Demek aşık oldun. Aşk bir zayıflıktır parlak çocuk “

Tam kılıcımla kafasını uçuracakken arkasından çıkardığı yarasa kanatlarını açıp havalandı.

“Bu burada bitmedi. Yeniden görüşeceğiz.”

Kanatlarını çırparak yanımızdan uzaklaştı. Bunun üzerine çevrede savaşan kırmızı fedailer kaçışmaya başlamıştı. Yerde hareketsiz yatan Duru’ya bakınca günlerin özlemi silinip gitmişti. Eğilip narin vücudunu kucağıma almıştım. Savaşacak kimsenin kalmaması üzerine Christen, Artemis, Athena ve Tina yanıma gelmişlerdi. Tina sarı saçlarını savurarak

“Buradan artık gidebilir miyiz?”

Bunun üzerine Athena kin dolu bakışlarla

“Evet, gideceğiz ama gittiğimiz yere sen gelemeyeceksin”

“Elysium’a Tina da gelecek benim misafirim.”

Christen’ın lafları üzerine Tina sırıtıp Christen’ın omzuna dokunarak teşekkür etti. Kollarımda uyuyan ve bu savaşı hiç hak etmeyen meleğe bakmıştım.

“Tina arabanın kapısını açsana.”

Tina hemen önden ilerleyip nedense hiç zarar almamış arabanın kapısını açmıştı. Kollarımdaki Duru ile arka koltuğa geçmiştim. Tina direksiyona geçecekken Athena öne atlayıp

“Ben sürerim.”

Tina tam ağzını açacaktı ki Christen araya girdi.

“Tina, Cenk ile benim yanımda otur.”

Bunun üzerine Artemis’te öne oturunca arabaya sığmıştık.

“Duru’nun vücudundaki zehir ne zamana geçer?”

“6 saat sonra kendine gelecektir.”

Cevap veren tahmin üzerine Athena’ydı. Medusa’nın sonunda ölmüş olmasına sevinerek arabayı keyifle sürmeye başladı. Kucağımdaki meleğe bakıp 6 saat sonra bir birimize kavuşmuş olacağımızı bilmek baya zordu.

**

  +Duru+

 Elbisem bileklerime sürtünürken çıplak ayaklarımla yumuşak çimleri eziyordum. Güneş tatlı bir meltemle saçlarımı dalgalandırıyordu. Bir müddet ne yapacağımı anlamaya çalışmakla geçti. Çevrem uçsuz bucaksız bir çayırlıktı. Son yaşadığım olayları hatırlamaya çalıştım ama zihnim bom boş yeni doğmuş bir bebek gibi berraktı. Bir müddet daha çayırlıkta dolaştım; ama yok hiçbir şekilde buradan çıkış yoktu. Üstümde ki beyaz elbiseye bakınca bir off çekmiştim. Rüyada olmalıydım. Nasıl bir rüyaydı bu böyle? O sırada düşüncelerimi bölen bir ses kulağıma ulaşmıştı.

“Element, Sesimi dinle.”

Ses o kadar narin ve pürüzsüzdü ki istemsiz ayaklarım o yöne doğru gidiyordu. Ne kadar yürüdüğümü bilmeden sesin sahibini bulmaya çalışıyordum. Tam bir adım daha atacaktım ki, karşımda bir uçurumla yüz yüze gelmiştim. Sesin sahibi ise hemen uçurumun karşı tarafına düşen bir tepenin üzerinde bana bakıyordu. Çok narin ve inanılmaz bir yüze sahipti. O narin elleri ve ayakları iğrenç kalın zincirlere bağlanmıştı. Gözleri tam gözlerimin içine bakıyordu. Hayatımda hiç böyle bir güzellik gördüğümü sanmıyordum. Üstünde benim gibi beyaz bir elbise vardı. Gözleri parlıyordu bu kadar uzağımda olmasına rağmen göz rengini rahatça seçebiliyordum. Koyu yeşil. Ellerini kaldırıp bana doğru uzatmıştı. Fakat elindeki zincirler buna izin vermiyordu. Gülümseyerek tekrar konuşmaya başlamıştı.

“ Arkanda ki karanlıktan kork, önündeki parıltıyı da ölçüp tartmadan güvenme.”

Hüzünlü kadın sözlerini tamamlar tamamlamaz kaybolmaya başlamıştı. O benden uzaklaşırken göz pınarlarımdan sular boşalıyordu. Sanki güneş bir daha hiç doğmayacakmış gibi uçurumun kenarına çöküp kalmıştım. Bir anda zaman ve mekanda kaymalar meydana gelmeye başlamıştı. Uyanıyor olmalıydım. Göz katmanlarımın tek tek açılmasıyla dünya alemine ulaşıyordum. Üzüntüm hala geçmemişti ta ki o sesi duyana dek

“Elysium’a hoş geldin sevgilim.”

ElementHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin