Bölüm-26

8.6K 656 10
                                    

 Telefonu kapattığımda biraz daha iyi hissediyorum. Christen hemen yanı başımda bana sevimli yüz haliyle bakıyordu.

“Christen sana bir soru soracağım ama bana doğruları söylemeni istiyorum.”

Christen bir müddet gözlerimin içine baktı. Sonra soracağım soruyu tahmin ettiğinden kalkıp odadan çıktı. Hemen peşi sıra onu takip edip

“Lütfen Christen bazı cevaplara ihtiyacım var. Beni böyle sorularımla baş başa bırakma.”

“Duru bunu yapamam anlatırsam beni de senden uzaklaştırabilirler bunu ikimizde istemeyiz.”

Bu durum sinirimi bozmaya başlamıştı. Beni böyle nasıl kazanacaklarını düşünüyorlardı. Cenk’i çok özlemiştim iyice duygularım gün yüzüne çıkıp mantığımı gölgeliyordu. Tam o sırada Zey banyodan yeni çıkmış bir vaziyette karşımda durmuş bana bakıyordu.

“Ee tatile gidiyormuşuz?”

Sen nerden duydun diye tam soru yöneltecektim ki Zey devam etti.

“Neşeli sesiniz içeriye kadar geliyordu. Kulak misafiri olmadan yapamadım.”

Christen odadan çıkmıştı. Onun üstüne çok gitmemeye karar verdim ama Cenk’in nasıl bir durumda olduğunu öğrenmem lazım. Zey de üstünü değiştirmek için içeriye gitti. Odada yine tek başıma kalmıştım. Pencereye ilerleyip dışarıya göz attım. Cenk’in rüyamdaki halini düşündükçe odada bunalıyordum. Hemen köşede duran kıyafetlerime yöneldim. Hazırlanmam 5 dakikada bitmişti. Odadan çıktığımda Zey ile Christen mutfakta konuşmaya dalmışlardı. Kapıdan kafamı uzatıp

“Ben biraz yürüyüşe çıkıyorum. Birkaç saate gelirim eve uğrayıp üstümü değiştirip duşta almam gerekiyor.”

Hemen Zey araya girip

“Dur bekle bende geliyorum. Hava almak bana da iyi gelecektir.”

Tam Zey’e tek kalmak istiyorum diyecektim ki. Christen ile göz göze geldik üzgün bir hali vardı. Onun bu haline dayanamadığımdan kafa mı sallayıp kapının önündeki ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Zey ile aynı anda hazır bir şekilde kapının önündeydik. Christen omzumdan tutarak beni durdurmuştu.

“Biraz önceki davranışım için üzgünüm.”

“Sorun değil bende özür dilerim öyle üstüne gelmemeliydim.”

Zey kapıda sabırsızlanınca onu fazla bekletmeden merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Dışarıya çıktığımda hava iyi gibiydi. Güneş gökyüzünde en eşsiz haliyle göz alıcıydı. Çantamdan çıkardığım gözlüğümü güneşten korunmak için taktım. Zey arabaya yönelince

“Ah hayır ben yürümeyi düşünüyordum.”

Zey içinden tam bir gıcıksın der gibi bana bakınca

“İstersen burada ayrılalım sorun olacağını sanmıyorum.”

Zey tahmin ettiğim gibi bu teklifimi kabul etmemişti. Arabadan uzaklaşıp önden kapıya doğru yürümeye başladı. Hemen arkasından da ben ilerliyordum. Denize doğru yürümeye başlamıştık. Buradan evin yolunu çözmeye çalışıyordum. Fazla uzak sayılmazdı. 20 dakikaya evimde olabilirdim. Sahilden yürürken Zey’in sessizliğini seviyordum. Öyle zorlayıcı bir yanı yoktu. Ama nedense konuşma isteği gelmişti.

“Zey neden Drax’ın tarafına yöneldin.”

Zey sorduğum soruya önce gülerek cevap vermişti. Sonra saflığıma gülerek beni aşağılar gibi bir bakış atmıştı. Bu yaptığına sinirlenmediğimi görünce boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

“Sevgili Cenk’in anlatacak zaman bulamamış demek. Bizim seçim şansımız olmadı. Biz Mary’nin gözyaşlarından doğduk. Kırmızı fedailerin oluşumu Mary’nin lanetlendiği dönemdi. Ama bazılarımız Drax’ın yaptığı gibi annesini reddedip Mary’in tarafında olmayıp Drax’a hizmetlerini sundular. Biz Mary’i destekleyenler dışlandığımız için Tartarus’dan atıldık. Şu an kendi hayatlarımızı kurmaya çalışan normal insanlar gibi davranıyoruz ama bir kısmımız idealimiz annemiz olan Mary’i bırakmıyoruz.”

“Tartarus Drax’ın yönettiği yer mi?”

“Evet, dünya iki boyuta açılıyor. Biri Tartarus, Diğeri ise Elysium sözde İrx’in yönettiği boyut ama bence İrxten çok İva yönetiyor.”

“İva şu an Mary’nin hapsinden kurtuldu mu?”

“Tabi ki de hatta baya güçlendi. Şimdi İrx’i gören tek kişi İva’ymış yani bir bakıma kimse onun kimden emir aldığından emin değil.”

“Yani şu an Cenk İrx’den çok İva’nın ellerinde. Bana bunumu söylemek istiyorsun.”

“Evet, öylede denebilir.”

Bu durum beni düşünmeye itmişti. Ya Zey’in dediği gibi Elysium’u yöneten İrx değilde İva’ysa neden bu savaşa bir son vermiyor. Neden Drax’ı lanetleyip kurtulmuyor. Bu olayları farklı kişilerden dinlemek kafamın daha çok karışmasına neden olsa da sorularıma devam edecektim daha oturmayan bazı olaylar en başından olayları Zey den dinleyebilir miydim? Hiç sanmıyorum Zey tekrar tekrar anlatacak birine benzemiyordu. Onu fazla sıkmadan son bir soru sorup kenera çekilmeye karar verdim.

“Mary şu anda tam olarak nerde? Kardeşi Thalia onu göremiyor mu?”

Zey sorduğum sorudan bunalmış gibi pufladıktan sonra elleri cebinde sorumu cevapladı.

“Mary şu an da Elysium’un zindanlarından birinde kimsenin ulaşamayacağı bir yerde.”

“Nasıl yani kimse ulaşamıyorsa siz nasıl ona ulaşabiliyorsunuz?”

İşte bu anda Zey bocalamıştı. Bir hata yapmıştı. Anlatmaması gereken bir noktayı anlatmıştı.

“O bilgiyi veremem yoksa bu annemizi tehlikeye atmak demektir.”

“Üzgünüm Zey ama bana o bilgiyi vermezsen kesinlikle aynı tarafta olmayacağız.”

Bu davranışım Zey’in daha çok bocalamasına ve sinirlenmesine yol açmıştı. Tam beni kavuracak diye düşünürken gözlerini kapattı kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir anda sesi zihnimin içinde yankılanmaya başlamıştı.

   “Rüyalarımıza girebiliyor.”

Bunu nasıl yaptın diye tam soracakken gözleri susmamı ister gibi bakıyordu. O zaman önemli bir bilgi olduğu için konuşamayıp zihnime girdiğini anlayınca geri çekilmiştim. Zihnime böyle girebildiğine bir bakıma şaşırmış bir bakıma da ufak bir ihtimal gözümde canlanmıştı. Bu ihtimal beni korkutmalı mıydı? Yoksa tam tersi sevindirmeli miydi?

ElementWhere stories live. Discover now