Zindan Kulesinin Kahyası

22 4 0
                                    

"Şehrin neresinde oturuyorsun?" diye sordu Justin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Şehrin neresinde oturuyorsun?" diye sordu Justin. Kız "Şeytan Koruluğu tarafında bir balıkçı köyünde" dedi. "Epey uzak bir yol şehrin bu kısmında ne arıyordunuz ki?" Kız biraz utanarak "Babam çok iyi bir balıkçıdır; ancak iki aydır hasta. Şölen için biraz tuzlanmış balık satarım, yeni kralın şöleninde de karnımı doyururum diyerek buraya kadar yürüdüm. Ancak şölen alanına gidemeden o askerlerle karşılaştım. Sonrasında olanları biliyorsunuz. Siz olmasaydınız belki de ben ... "

Kıza yaşadığı travmayı daha fazla hatırlatmak istemeyen Justin yüzünde acı bir gülümsemeyle "Bende sizin yüzünüzden intihar girişimimde başarısız oldum." diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı. Justin'in bu manevrası kısmen başarılı sonuç vermişti. Kız yüzünde şaşkın bir ifade ile "Gerçekten orada kendinize yazık etmeye mi çalışıyordunuz, yoksa beceriksizce beni neşelendirmeye mi çalışıyorsunuz." dedi.

Justin "Aslında sesinizi duyana kadar gayet kararlıydım. Ayağıma bağladığım taş ile bu girişimimi taçlandırmıştım bile." dedi. Kız belki sinir boşalması ile belki de kurtulmanın verdiği rahatlıkla bir kahkaha attı. Kısa süren bir sessizliğin ardından, Justin'in üst başının hala ıslak olduğunu fark etti. Kurtarıcısının sözlerinde ciddi olduğunu düşündü, çocuğunu azarlayan bir anne edasıyla "Neden böyle bir şey yapmak istediniz, insanlarımızın sizin gibi iyi savaşçılara her zamankinden fazla ihtiyacı var. Lütfen kendinize yazık etmeyin." dedi. Bu sefer gülme sırası Justin'de idi.

"Hakkımda yanlış bir kanıya varmanı istemem, asla insanlığın onurlu bir savaşçısı olmadım. Muhtemelen olmamda. Açıkçası ailem bile benden umudunu kesti." dedi.

"Aileler asla çocuklarından umudunu kesmezler. İsterseniz üzüntü verici konuları bir kenara bırakalım. Peki sen şehrin neresinde oturuyorsun?"

Justin göğsünü kabartarak "Hemen şu ilerde ki Zindan kulesinde yaşıyorum. Kulenin deposunda erzak ve fıçılardan bir kale inşa ettim. Depodaki zulayı yıllarca yiyip, içip, gardiyan odasındaki yatağımda uyuyabilirim." dedi.

Kızın yüzü düştü. "Babam ben yola çıkarken; Zindan kulesinde işe yaramaz, sahte bir prens bozuntusu yaşıyor, dikkatli ol demişti. Peki onu tanıyor musunuz ? belki de arkadaşsınız." dedi.

Justin boğazını temizleme süresince düşündükten sonra " Ah evet prens benim efendim olur, ben onun kahyası Ruth. Bu arada adınızı sormadım bağışlayın." dedi.

Kız, "Belki de efendisi ona çok kötü davrandığı için intihar etmek istedi." diye düşünerek ona acıdı. Ancak Justin'e düşüncesini belli etmedi "Bende Kate" dedi. "Memnun ol...dum." diyemeden Justin yere yığıldı. Omzu sandığından kötü yaralanmıştı. Yol boyunca da çok fazla kan kaybetmişti. Kate daha yakında olan zindan kulesine kadar onu bir şekilde sürükledi. Yatağa yatırıp, yarasını temizleyip dikti.

....

Justin kendine geldiğinde neredeyse gün ağarmak üzereydi. Köşedeki sandalyede uyuya kalmış Kate'i görünce zihninde akşam ki olayları bir kez daha yaşadı. Ağzına ekşi bir tat geldi ve doğrulurken yaralanmış olan sağ omzu sızladı. Dikişli yaradan birkaç damla kan sızdı. Justin amatör dikişlere bakıp "Kesinlikle izi kalacak." diye iç geçirdi.

Depoya inip bir testi şarap, peynir, kurutulmuş et ve bir ekmek alıp odaya döndü. Kate'i uyandırıp masaya davet ederken "Kesinlikle daha iyi dikiş dikmeyi öğrenmen gerekiyor, muhtemelen omzumda ömürlük bir iz bıraktın." dedi.

Biraz utansa da Kate "Akşam öylece bayılıp kaldığında öldün sandım. Efendin gece gelirse diye de ne kadar çok korktum,anlatamam." diye çıkıştı. Justin "Efendim mi?" diyecek oldu. Ancak şarabını yudumlarken akşam söylediği küçük yalanı hatırladı. Ve biraz daha bu yalanını sürdürüp, Kate ile eğlenmekte karar kıldı. "Sahi ya efendim burada mahzeninden getirilen şarapları içip, kurutulmuş etini yediğimizi öğrenirse kesin ikimizi de öldürür." dedi.

Kısa bir tereddüdün ardından Kate "O aşağılık efendine geldiğinde iki çift sözüm olacak. Bunca insan açlıktan kırılırken, o burada yemek stoklayıp keyif çatıyor." dedi.

Justin ciddileşerek yüz ifadesini sertleştirdi. "Ya o aşağılık prens bozuntusu dediğin adam benim dersem o zaman ne yapacaksın." dedi.

Kate bir kahkaha atarak "Gerçekten de hiç espri yeteneğin yok, Prens Kahyası Ruth" dedi.

Justin "Gerçekten yok." diyebildi.

Kate Justin'i zindan kulesine taşırken, devriye gezen askerler Barth ve Bernard'ın cesetlerini bulmuştu. İki askerin katledildiği haberi Tandar kalesinde hızlı ulaşmıştı. Kral Sardus yakın silah arkadaşı ve baş danışmanı General Duka'yı bu konuyu aydınlatması için görevlendirmişti. General Duka hiç vakit kaybetmeden şölen gecesi yaşanan bu cinayetleri soruşturmaya başlamıştı. Halkı tedirgin etmeden en hızlı ve kesin şekilde sonuca gitmeye çalışıyordu. Çünkü bu en yakın arkadaşı Sardus'un kral olarak güvenilirliğinin sorgulanabileceği bir olaydı. Ve general krallıkta kaos meydana gelmesini isteyebilecek son kişiydi.

Askerlere fiziksel saldırılar bile büyük bir suç sayılırken, Kraliyet şöleni gecesi iki askerin vahşice öldürülmesi büyük çaplı bir isyanın başlangıcı bile olabilirdi. En azından General Duka böyle düşünüyordu. Olay yeri yakınlarında bulunan tuzlanmış balıklar ve bir balıkçının kıyafetinin kalıntısı olduğu anlaşılan tuzlu kumaş parçaları ışığında; General Duka'nın ilk aklına gelen balıkçı köylerinin içerisinde isyankar örgütlenmeler olduğuydu. Ve generalin ilk aklına gelen her zaman doğruydu.

General Duka senaryosuna dayanan raporunu Kral Sardus'a sundu. "Demek balıkçı köyleri beni kral olarak tanımayı reddedip, bir isyan başlatmayı planlıyor, ha eski dostum. Ancak şu anda krallık böylesi bir şeyi kaldıramaz. İnsanlığın birlikte ve güçlü durması gereken zamanlardayız. Git ve Şeytan Korusu balıkçılarına kralın birliklerinin gücünü göster." dedi.

Griffonun GözyaşıWhere stories live. Discover now