Kendi Evinde Mülteci

20 4 0
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ruth yanında getirdiği kıyafetleri yatağın köşesine bırakıp düşünceli görünen Justin'i yalnız bırakmaya karar verdi. Gıcırtıyla kapıyı çekerken " Şölen bir saat içinde başlayacak efendim." dedi ve Justin'i odanın karanlığıyla baş başa bıraktı. Şimdiye kadar yaşadığı hayatın ne kadar güzel ve kolay olduğunu düşündü Justin. Öğlene kadar uyuyordu. Fiziksel ve zihinsel eğitimlerden kurtulmayı bir şekilde başarıyordu. Eğitim saatleri bitene kadar ya bir ağacın gölgesinde kestiriyor ya da bulutları seyrediyordu. Eğitim sonrasında hana gidiyor yemek, şarap ve müzik eşliğinde sarhoş olana kadar içiyordu. Eve gidemeyecek kadar çok içtiğinde ki bu sık sık oluyordu. Zindan kulesindeki karanlık odasına gidip, zulaladığı şarapları içip, uyandırılana kadar orada sızıp kalıyordu. Justin'in bu güne kadar ki hayat döngüsü bu şekildeydi. Olanları değiştiremeyeceği için hızlıca kabullenme yoluna giden Justin isteksizce ayağa kalktı. Akşam ki şarabın etkisini hala hissediyordu. Ama bu onun için hiçbir zaman sorun olmamıştı. Babasından daha doğrusu kralından bir emir almıştı. Ve şölene katılması gerekiyordu. Üzerinde ki ıslanmış kıyafetlerden kurtulup Ruth'un getirmiş olduğu kıyafetleri giydi. Saçlarını topladıktan sonra karanlık odasının gıcırdayan kapısını açıp, Tandar şehrinin ışıltılı ve gürültülü sokaklarında ağır adımlarla yürümeye koyuldu. En azından şölende kaliteli şarap da olacak diye düşündü.

Meydana yürürken ara sıra sendeliyordu. Bedeni geçirdiği akşamdan sonra hala uyuşuk olmasına rağmen zihni açıktı. Bir an önce bu eziyetin bitmesini ve uykusuna devam edebilmeyi diliyordu. Annesi ve kız kardeşini görmek için eve uğradığından şölen alanına biraz geç kalmıştı. Justin şölen alanına girdiğinde Kral Sardus insanlığın geleceği ile ilgili nutuklarını bitirmiş. Eski kralı ve savaşta şehit düşenleri onurlandırmak adına kadeh kaldırılıyordu. Boş bulduğu bir kadehi hızlıca doldurup o da bu seramoniye katıldı. Kadehler kaldırıldıktan sonra Kral Sardus birbirinden lezzetli yemekler ve kaliteli içkilerle bezenmiş Kral masasına geçti. Justin'de tabağına biraz peynir birkaç elma aldıktan sonra tenha masalardan birisine oturup kadehini doldurdu.

Çalınan borular herkesin dikkatini Meclis başkanı Norton'a çekmişti. "Sizlere cesur kralımızın güzeller güzeli eşi Kraliçe Valentine'i takdim ediyorum." dedi. Valentine kalabalığın içinden sıyrılarak konuşması için Norton'un yanına geldi. "Artus'a huzur ve barış dolu günlerin geri gelmesi umuduyla hepinizi selamlıyorum." dedi. Bu kısa konuşmasının ardından Kraliçe Valentine Kral Sardus'un yanında ki yerini aldı. Justin her ihtimale karşı meclis başkanına yakın bir noktaya doğru yöneldi. Başkan aile üyelerini bu şekilde konuşmaya çağırmaya devam ederlerse sırada kendisi vardı. Borular tekrar çalındı. Norton boğazını temizledikten sonra " Şimdi de sizlere İnsan Krallığı tarhının yasal varisi, kanunların ve düzenin Sardus'tan sonraki koruyucusu olacak kişiyi kararlılığını ve gücünü babasından, güzelliğini annesinden almış olan Prenses Lilith'i takdim ediyorum." dedi.

İstemsizce Norton'a doğru bir adım atan Justin duyduklarından sonra rahatlama yaşayacağı yerde nedense büyük bir hayal kırıklığı hissediyordu. Lilith'in konuşmasını dinleyememişti. Sanki ayaklarının altındaki toprak çekiliyor, insanlar olanca hızıyla etrafında dönüyorlardı. Sarhoşluğa alışkındı; ancak bu Justin için bile bambaşka bir deneyimdi. Sendeleyerek kendini yakınındaki masanın birisine attı. İnsanların fısıltılarını duyuyor; ancak kelimelerden bir anlam çıkaramıyordu. Kafasını masanın üstüne koyup bir müddet böyle kaldı. Justin kendini toparlamaya çalışırken Prenses Lilith konuşmasını bitirip babasının yanında ki yerini aldı. Ardından müzik başladı. Fısıltılar halinde yapılan dedikodular ve Justin'e atılan alaycı bakışlar dışında Tandar'da her şey normal görünüyordu.

Justin kaçtığı her eğitimden sonra babası tarafından yok sayılmaya alışkındı. Onu üzen nokta bu sefer çok sevdiği annesi ve kardeşinin de babasının bu yok sayma planına katılmasıydı. Taht varisi olmak Justin'e göre sıkıntılı ve sorumluluk gerektiren bir işti. Lilith'in bu görevi kendisinden daha iyi yapacağına emindi. Fakat halkın önünde tüm aile üyeleri tarafından yok sayılmak onuruna dokunmuştu. Kendini toparladıktan sonra ayağa kalkıp kralın masasına doğru yürüdü. Askerler gerginlik olabileceğini düşünerek ileri atıldılar ancak kral askerlere durmalarını işaret etti. Justin reverans yaparak masaya yakınlaştı. Doğrudan annesi ve kız kardeşine "Nihayet siz de babam gibi mi düşünür oldunuz?" dedi. Kraliçe sessizliğini bozmadı. "Bir gün bile ayık kalamayan acınası bir adamın insanları koruyabileceğini düşünmek hayalcilik olurdu." dedi Prenses Lilith. Justin kardeşinin ağzından hakkındaki gerçek düşünceleri tüm çıplaklığıyla duymanın yarattığı şoku üzerinden atamadan, Kral belinden çıkardığı hançeri Justin'in önüne sapladı. "Seni özgür bırakıyorum Justin. Ancak kralına ve halkına değerini kanıtlayıp sadakatini sunduğun gün belki mirasçım olarak bu masadaki yerini alabilirsin." dedi.

Anlık bir öfke patlaması Justin'e konuşması için gereken gücü vermişti. "Mirasçın olmak istediğimi de nereden çıkardın. Sadece ailem dediğim insanların beni halkın önünde yok sayması onurumu zedeledi o kadar. " dedi. "Bir ayyaşı onuru zedelendi ha pehh!" dedi Kral. Ailesinde ki iki erkeğin böyle karşı karşıya gelmesinin üzüntüsünü gizleyemeyen kraliçe "Orduya katıl Justin, yalvarırım kralını ve aileni onurlandır." dedi. Annesinin de net bir şekilde taraf seçmesiyle yıkılan Justin sesinde korkutucu bir kesinlikle "Asla." dedi. Ardından Kraliyet Ailesine soğuk bir selam verip hızlı adımlarla şölen alanını terk etti. Kısa süreliğine bir ölüm sessizliğine bürünen şölen alanı, Norton'un işaretiyle müzik ve yemek sesleriyle doldu. Sürgün Prens Justin tamamen unutuldu.

Griffonun GözyaşıWhere stories live. Discover now