Usulca ilerledi Evli Adam.

Artık evli değildi.

Sadece adamdı.

Hastanenin yoğun kokan herhangi bir koridorunda yürüyordu.

Yüzünden süzülen yaşlar.

Hastanede kan kaybından ölmüş karısı için.

Yediği ve kanattığı dudakları.

Kaybettiği iki çocuğu için.

Düşen omuzları.

Onları gömecek parasının bile olmayışı.

Hastaneden çıktı. Tuhaf bakışlar. Yadırgayan bakışlar.

Fakat hiç birinde acıma yok.

Merhamet yok.

Bu Adam'ın iki çocuğunu ve eşini kaybettiğini bildiğini belirten bakışlar yok.

Adamın bir tane bile akrabası olmadığını bilen bakışlar yok.

Yaşamasının anlamı kalmadığını bilen yok.

Evine geldi. Kilidi zorladı.

Açtı.

Kan kokusu hakimdi.

Her yere hem de.

Ölen karısının kanı yerdeki şilteyi boyuyordu.

Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.

Çocukları aklına geldi.

Yüzünü bile göremediği iki çocuğu.

Annesinin karnından ayrılmak istemeyen çocukları. Hem de annelerinin onları ölüme götüreceğini bile bile.

O kan sadece karısına ait değildi.

Ölen çocuklarının parçalarını da taşıyordu.

Eğer doğsaydı evlatları ve karısı ölmeseydi acaba durum nasıl olurdu?

Daha acı verici?

Daha güzel?

Daha ihtimal dolu?

Bilemeyecekti.

Asla hem de.

Öğrendiğinden beri doğacakları günü en az anneleri kadar iple çekiyordu Adam. Ölmeleri ihtimali aklından geçmemişti.

Hesaplayamamıştı.

Akıl edememişti.

Onları ölü olarak hayal etmeye cesaret edememişti.

İhtimalleri düşünmemişti.

Düşünememişti.

Hıçkırıkları ısırdığı dilinden akan kan gibi ağzını doldurdu. Omuzları sarsıldı.

Yerdeki kanla boyalı şiltenin yanına diz üstü çöktü elleri yüzünü örterken.

Acıyordu. Çok hem de.

Annesi öldüğünde neden aynı acıyı hissetmemişti?

Neden evlatlarını kaybettiğinde aynı acıyı babası sara krizi geçirirken kafasını masaya vurup beyin kanamasından gözü önünde ölürken hissetmemişti?

Cevapsız sorular.

Kanamaya devam eden kalp.

Cevap yok.

Kimse yok.

Tanrı elini eteğini çekti. Şimdi yalnız. Tanrı Adam'ı terk etti.

Adam üzgün. Tanrı değil.

Yaşla dolmaya devam eden gözlerini kırpıştırdı.

Daha da çok akması için.

Dilini bütün gücüyle ısırdı.

Daha çok hissetmesi için.

Bağırdı bağırdı.

Olmuyor.

Olmuyordu.

Yaşam boştu.

Ayağa kalktı ve geriye doğru sendeledi. Ölüm kaçmıyordu. Sadece bir şişe hap kadar uzaktı Adam'a.

İlerledi.

Paslı ayna çökük birini yansıtıyor.

Derin nefesler ucuz banyonun duvarlarına çarpıyor.

Ve aynaya inen yumruk. Kan içinde kalan eller.

Ve avuçladığı hap şişesi.

Yere çöktü. Karısını çoktan hissetmeye başlamıştı yanı başında.

Döktü hepsini eline. Dudaklarını yaladı.

Yuttu hepsini su ile beraber.

Bekledi.

Yanan karnıyla. Gelen bulantı hissiyle.

Ve göz yaşlarıyla.

Son bir nefes veriş.

Son kalp atışı.

Son göz kırpış.

Ve bitti.

Tanrı gerçekten terk etmişti.

church, short stories.Where stories live. Discover now