1

111 30 36
                                    

Hipster, altın çerçeveli gözlüklerini düzeltti. Önünde duran eski model dakdiloya baktı. Her bir tuşu duygularının dışa vurumunu yansıtıyordu. Tek bir duygu hariç.

Mutluluk.

İç çekti Hipster ve yine başladı.

Yazmaya.

Okumaya.

Sosyal medyada ghost olarak gezinmeye.

Yemeye.

Bilgisayar oyunu oynamaya.

Bakım yapmamaya.

Topuklu giymemeye.

Arkadaş edinmemeye.

Ailesi tarafından hor görülmeye.

Kimse tarafından umursanmamaya.

Değer verip kırılmaya.

Ve değersiz hissetmeye.

Herkes bunların kendi sorunu olduğunu söylerlerdi. Yalnız olduklarını söylerlerdi. Halbuki olay bu değildi.

Her ama her Adem kızı Havva oğlu bencildi. Her gördüğünü kendince yorumlardı. Her şeyi lehine çevirmek adına nice olayları bitirirlerdi. Nice kalp kırılırdı.

Vicdanları vardı hepsinin. Lakin sadece kendi sesini dinleyen vicdanları...

İnsanlar başka insanlara üzülürlerdi, fakat bu bile menfaat içerirdi. Yanına yakın durayım da belki işim düşer.

Bu insanlar mide bulandırıcıydı. Bir tanesi bile saf değildi.

Kilise yalan söylüyordu. İnsanın en saf hali bebekliğiydi.

Herkes diken üstünde. Yalanlarının su gibi dökülmesinden korkuyorlar. İleride onları huzurevine bırakmasın diye besledikleri yavrularının ölmesinden korkuyorlar. İnsan para kaybetmekten, prestij kaybetmekten korkuyorlar.

Ortalıkta feminist olduğunu iddia eden sürtükler, onlar da korkuyorlar. Kadının inanılmaz yüce bir varlık olduğunu ileri süren kadınlar.

Onlar da korkuyor.

Hem cinsine aşık olduğuna inandıkları aslında aptalca cinsel bir çekim bile olmadığı, sadece memnun edişinden dolayı duyulan tatmin hissini aşka yorumlayan lezbiyenler, gayler ve niceleri...

Onlar da korkuyorlar.

Ve bu yazdıklarını deli gibi taşlayacak olanlar da korkuyorlar.

Çünkü Hipster'ın dedikleri gerçekti.

Ve gerçekler insanları korkuturdu.

Son bir soluk aldı ve yazısını bitirdi. Kağıtlarını katladı ve zarfa yerleştirdi ve en ağır eleştirileri alan dergi binasına gitti.

Sadece baktı. Sonra düşündü.

Onlar bile korkaktı.

Evine geri döndü. Oyunlarla dolu odasına kitaplarla bezeli yerlere baktı. Gözlerinden süzülen berrak yaşa engel olamadı. Duygusal değildi. Sadece oyun konsollarını ve kitaplarını gömeceği için mutluydu.

Hepsini topladı ve bahçeye ilerledi. Küreği aldı ve derince kazdı. Bütün hepsi o çukurdaydı şimdi.

Sonra kız kirli ellerini yıkama gereği duymadan odasına geri döndü.

Beyni bu dünyaya fazlaydı.

Ve fazla olduğu kadar görünmez.

Tavandan asılı duran ipin ilmeğine baktı.

Bacak boyundan uzun tabureye tırmanmadan önce eleştiri mektubunu bıraktı yere. Tabureye çıkarken ise mutluydu.

Yakındı.

Çok yakın.

Boynuna geçirdi ipi. Ayağıyla tabureyi devirdi. İpin sertliği boynunu kesiyordu.

Yer çekimi de soluğunu kesiyordu.

Dünya karardı. Ve bir dahi daha göç etti.


church, short stories.Where stories live. Discover now