Babam ve kedim.

1.2K 126 16
                                    

Çağan Irmak'a sevgilerle...


Merhabeyn bunu severek okuyan çılgın süper insanlar, hayat kimse için kolay değil değil mi? Bi' cümle içinde iki kere değil kullanmak biraz garip hissettirdi bana. Neyse efenim, değinmek istediğim konuya değinip değerli vaktinizi daha fazla çalmayacağım. Hayat gerçekten kolay değil. Hele ki insanın hayatta uğradığı küçük başarısızlıklar babasından ve ya annesinden ağır hakaretler ya da bağrışmalar olarak geri dönüyorsa. Atıyorum, çorabınızı arıyorsunuz ve annenize sordunuz. Nerede olduğunu söyledi ama bulamadınız. Sonra anneniz çorabı gelip buldu ve söylemediği şey kalmadı. Sonraki yaptığınız her şey için size bağırıyor. Babanız da aynı şekilde. Bütün küçük başarısızlıklarınız bu döngüde ilerliyor. Bunları yaşayanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. Yaşamayanlara da nasıl olduğunu anlatamadığımı fark etmiştir. Velhasıl.

Hayat kimse için kolay değil. Okula gitmek için sokağa her çıktığımda mahallede kucağında dev gibi saksı çiçeğiyle gezen bir adam görüyorum. Üstelik adam kel. Hayatın zorluk seviyesini expert yapmış, oyunu öyle oynuyor. Yolda gördüğüne dev çiçek lazım mı diye soruyor. "İnsan boyutunda bir çiçek düşünür müsünüz? Bakması zor, çok uğraştırır. Bakamazsın ölür, evinizde insan ölmüş gibi olur. Ne dersiniz bu teklifime? İnsan boyutlarında dert satayım mı size? Çevrenizdeki insanlar size yeterince dert vermiyor gibi?" 

Her gün mahalleyi kucakta dolaşmaktan şişme montlu şımarık zengin çocuğuna dönmüş zaten çiçek. Ucuz da değil, kim alır? Bu para kazanmanın gerçek yolu mu gerçekten? Oturup düşündünüz mü bu işi gerçekten? diye içimden kendimce sorguluyordum.

Okuldan eve dönüşümde, ablam; "sana bir sürprizim var, oda da seni bekliyor. :)" deyince heyecanlanmıştım. Odaya girdiğimde şişme montlu şımarık zengin çocuğu çiçek beni selamladı. Ablama dönüp; "Kucağında saksı taşıyan kel bi adam var, ondan mı aldın?" dedim, "evet çok güzel değil mi senin odana da çok yakıştı" dedi. Evet. Ben biraz odamda olacağım, çiçek ölünce nereye bırakabiliriz ve oraya nasıl taşıyacağız onu düşünmem lazım. Bizim sokaktaki ufak çöp kutusunun yanına bırakamayız, belediye görevlileri almaz, mahalleli şikayet eder. Bizim mahalleli de çok şerefsiz. Başka bir bölümde buna değineceğim. Belki belediyenin bu tarz ölü dev bitkiler topladığı bir geri dönüşüm merkezi vardır, kamyonet kiralayıp oraya götürmek zorunda kalırız. Bilmiyorum. İnşallah bu iş para cezası ya da hapisle sonuçlanmaz. 

Bir gün sonra bitkinin dev yaprakları çürüyüp dökülmeye başladı, iki gün sonra evde beslediğimiz kediyi dev bitkiden çürüyüp yere düşen yaprağı yerken yakaladım. "LAĞN! DUR! HAYIIR" diye bağırınca yaprağı yemesine mani olacağımı anladı ve yaprağı ağzına sıkıştırarak evin içinde kaçmaya başladı. Biz bu bitkinin ismini bile bilmiyoruz, kel çiçekçi söylememiş, sadece yağmur ormanlarında yetişen tropik bir saksı çiçeği olduğunu iddaa etmiş. Yağmur ormanı demek zehir demek. Kedinin yaprağı kesin olarak yememesi lazım. Benim avantajım bağırabilmem ve beyin olarak kediden daha ileri bir seviyede olmam. Kedinin avantajı ise küçük götü ve oldukça hızlı olması. Düşününce kedinin benden çok daha fazla avantajları var. Bunun bilincinde ve motivasyonunda olan kedim koşa koşa gidip kendisini gardrobun arkasına sıkıştırdı. Beynimi bir vileda sopası gibi kullanarak gardrobun arkasından çıkartmayı başardım. Dev yaprağı ağzından aldım ve bağırma özelliğimi kullanarak "ACİLEN ODANA GİDİYORSUN!! EVET!! HEMEN ODANA CEZALISIN!!" diye bağırdım, kedi nolduğunu anlamamış gibi bana bakıyordu. Ben sana bağırmak istemiyorum. Bizim babalarımız bize çok bağırdı, Çünkü bağırınca ne oluyor? İletişim yollarını kapatıyorsun. İletişimsiz kalmış bir toplumun bireyleri b*oku avuçlamıştır demek. Ben böyle olmak istemiyorum Biz seni ortalama yaşam süresinin üstünde yaşatmak için inanılmaz bir çaba sarf ediyoruz. Sen cins kedisin. Senin vahşi doğada hayatta kalma süren 5 ay. Neden böyle yapıyorsun? Senin için zehirli olmayan, öğütebileceğin her şeyi zaten sana veriyoruz? Neden? Çünkü seni insan yerine koyuyoruz, çünkü instagramdaki kedilerden hiç bir şeyin geri kalmasın diye uğraşıyoruz. Bu arada kedimin insatagram hesabı instagram/yulafdayi , Niye böyle yapıyorsun , neden zehirli yaprağı yemeğe çalışıyorsun. Neden evin malını yiyorsun? Biz senin malını yiyor muyuz? SEN BENİM MALIMI YERSEN BEN DE SENİN MALINI YERİM!! Bunu görüyor musun? Kedi maması! Benim için no problem... O kadar rahat yerim ki bunu. Yemek yeme konusunda o kadar evrim geçirdim ki, sıkıntı yok hepsini yerim. O akşam sinirle oldukça çok kedi maması yedim. Amacım kedime bir ders vermek, sahip olduğu şeylerin değerini daha net anlamasını sağlamaktı. Ancak bunu yaparken babama, babalarımıza dönüştüğümü fark ettiğimde çok geçti... Kalp kırılmış, iletişim yolları tıkanmış, kedi küsmüştü. Ağzımda hala kedi maması olduğu halde yarım yamalak bir özür diledim ve odasından ayrıldım.

Hayat kimse için kolay değil, ölüm ise fırtınalı bir deniz yolculuğundan sonra sığınılacak sıcak ve güvenli bir liman belki de. İşte benim de kedi mamasından zehirlenip ölüm denilen o sakin limana demir atmamın hikayesi budur. Şaka bi' yana ne diyodum ben. Şaka bi' yana deyince ne diyeceğimi bilemedim. Bir yere bağlayamadım ama kendinize çok iyi bakın. Seviyorum sizi çılgınlar. 

Monteyn soluksuz sundu.

 Hikayedeki kedimin instagramı: yulafdayi

Hikayedeki benim instagramım: gozluklubeyefendi

Şu an dinleyeceğiniz şarkının adı: Claptone - Puppet Theatre

    

İyi Denemeydi Dostum.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin