0.3

6.6K 946 175
                                    

"beni niye aradın?" diye sordu taehyung. minik hücrelerinde bu sorunun cevabını duymak istemişti. saat 5'i 2 geçiyordu ve kahrolası bir üç dakikanın içinde başka anlatmak istediği bir şey yoktu.

yoongi'nin sesinin onu rahatlattığını keşfetmişti.

keşfetmek, eskiden uygulamalı olarak çok fazla kulladığı bir kelimeydi. ta ki... yorganının altına girip ölmeyi dileyerek ağlayana dek.

bir manik depresif sorununa sahipti.

"hiç arkadaşım yok," dedi yoongi ve sokağın ayazının çenesini titretmesini bekledi. "bir ses duymak istedim."

"ailen?" dedi taehyung, konuşma devam etsin diye değil merakından soruyordu.

"küçükken kaybettim." dedi yoongi ve yolda gördüğü taşlardan birine bir tekme savurdu.

"üzgünüm," diye mırıldandı taehyung, herkesin farklı dertleri olduğunu bazen unutuyordu.

"değilsin, biliyorum." dedi yoongi ve derin bir iç çekti.

"sen kimsin ki? yalnızca üç dakikadır konuştuğum çocuk?"

"büyük konuşma," dedi taehyung, ahizeye doğru fısıldayarak. "telefonu kapadığında bana aşık olduğunu anlayacaksın."

"hadi ya," dedi kaşlarını kaldırarak yoongi ve üşüyen ellerini cebine sokup çevik hareketlerle telefona kulaklığı bağladı. "peki ya sen?"

"ben de sana aşık olacağım."

taehyung rüyaları andıran melek sesi, yoongi'nin soğuk kalbini bir ateş ile sardı ve birkaç adım tökezlemesine neden oldu.

"sanırım bu mümkün," dedi yoongi de cesaretini, umursamazlık kırıntıları ile havaya serperken.

"çünkü üç dakika doldu."

taehyung kıkırdarken kafasını yastıklarının arasına gömdü ve oradaki küçük boşluktan nefes aldı.

"yedi dakika," dedi ve sesin sahibini bir ömür dinlemek istediğini fark etti. "yeterli mi?"

"hayır," dedi yoongi de, evinin bulunduğu caddeye girerken. "bu mümkün değil."

hayır, mümkünatı yoktu.

taehyung ve yoongi, yedi dakikalık bir kara deliğe sıkışmışlardı.

×

just 10 minutes :: taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin