ŞEHRİN MÜSLÜMANLARI 2.

73 10 0
                                    

ftmyrl ithafen

Bir kız üzerinde kara kıyafetler ile arşınlıyordu paranın hüküm sürdüğü sokakları. Adımları ne çok hızlı ne de yavaştı. Gece çökmüştü şehre. Koskoca binalar arasında ki ufak ev hariç sessizliğe gafil gömülmüştü şehir.
Ellerini cebinden çıkardığı eldivenlerin içine yerleştirirken etrafı kolaçan etti. Zira şu saniyeler birine yakalanırsa ömrünü zindanlarda çürütecekti. Lâkin; daha onca iyiliğe şahit olamadan ömrü ziyan olmamalıydı.

Ayağının çarptığı boş teneke; ıssız olan etrafa, küçük çaplı bir gürültü yaydı.
Uzaktan gelen bir adam sesi ile nefesini tuttu Asi. Yakalanması an meselesiydi.

"Kim var orada?"

Ellerini attığı ağacın dalına baktı iki saniye. Gücünü toplayarak ani ve hızlı bir hamle ile ters takla attı. Ayakları dalın ucunda dururken ters bir şekilde olan vücudunu düz hâle getirdi. Nefes nefese kalırken nefesini düzene koydu. Bu gece o depoyu yakmalıydı zira.

***

Şehrin bataklık sokakları günün aydınlığına yüz tutarken ellerini pelerinin ceplerine yerleştirdi.
Etraftaki ayak seslerinden en küçük sese kadar işiten kulaklarına minnettardı. Pelerinin şapkasını başına iyice örterken saçlarını gelişigüzel şapkanın içine sıkıştırdı. "O depo bu gece yanmalıydı." Birkaç saat evvelini nakşetti ve kazıdı zihnine.

"Adam Asi uyanmadan kalk." Her zaman ki gibi abisi Adam' ı kaldırmaya çalışıyordu. Göz devirmekle yetindi. Zira konuşmanın devamını duyduğu gibi sessizce evden çıkmış ve deponun yolunu tutmuştu.

"Kabile' nin adı neymiş?"

"Selâmlar."

"Adı sanı nereden gelirmiş?"

"Herkese Selâm verirlermiş."

"Peki bunların işini size bırakıyorum. Ortadan kaldırmak size düşer."

Kulakları, bugün pek çok şeye tanık olmuştu.

Elinde ki alkol şişesini abilerinin dolabından aşırırken; onlar yeni plânlara hazırlanıyordu. Lâkin depo yanarsa plânda bir işe yaramayacaktı. Güldü. Dudak kıvrımları eski halini alırken, elindeki kibriti alkolü döktüğü kısma attı. İçeride insan olmaması işine gelmişti. Amacı depoyu yakmaktı, can yakmak değil.
Şehir pis plânlar ile yönetilirken Asi hepsini yıkmaya ant içmişti. O yaşadığı müddetçe mazlumun ahı yerde kalmamalıydı. Bir yetim olarak bunu istemek haklı bir sebepti.

Ormandan geçerken adımları sıktı. Evin arka penceresinden içeriye girerken abilerinin evden acele ile çıktığını gördü. Biraz sonra olacak patlamayı seyretmek için tahta cama yanaştı. Ormanın öbür kısmında tenhada olan depo patladı ve abileri olduğu yerde kaskatı kaldı.

Ettiği küfürler Asi' nin kulaklarına ulaştı. Kulaklarını kapattı Asi. Ve onların bir kez daha yılmasına şükrederek yatağına uzandı. Artık gönül rahatlığıyla uyuyabilirdi.

***

Saatler geçmiş Asi evi temizlemiş ve yemekleri hazırlayıp, etrafı kolaçan ettikten sonra evden çıkmaya karar vermişti.
Birkaç gün batımı önce, gittiği evin yolunu tutmuştu. Mavi ev gözüne değince yüzünde bir tebessüm peydah oldu. Etrafa göz atarak kapıyı tıklattı. Güneş tam tepede beklerken kapı açıldı. Asi kapıya başını kaldırdığında karşısında gördüğü sakallı genç ile afalladı. Başını eğerek pelerinin şapkasını başına iyice geçirdi.

"Kusura bakmayın, ben Liya ile görüşmek için gelmiştim."

"Bekleyin"

Birkaç saniye sonra kapıda Liya belirdi. Gözleri sevinçle parıldayan Liya şaşırmıştı.

"Esselâmun Aleyküm"

"Nasılsın?"

"Hamd olsun, sen?"

"Ne, durumlar karışık."

"Ah, kusura bakma, içeri gel."

"Rahatsızlık vermeyeyim?"

"Hayır tabiki, buyur."

Liya içeri girince abisi ve eşinin olmadığı odaya yöneldi. "Burada daha rahat konuşuruz." Asi takip edip odaya girdi. Yerdeki minder ile gülümsedi. Yıllar önce öldürülen o aileyi anımsadı. Gülüşü soldu ve gözleri doldu. Liya anlamayan bir bakış ile Asi' ye çevirdi bakışlarını.

"Bir sorun mu var?"

"Yok aslında sadece minderler hatrıma birkaç eski dostu getirdi."

"Anlamadım?"

Liya kaşları çatık anlamaya çalışıyordu.

"Öldürülen birkaç dostum vardı. Mutlulardır eminim. Ama işte onlar tek dostumdu bu şehirde."

"Nasıl yani? Neden öldürüldüler?"

"Sonra anlatsam olur mu? Şuan senin ve bu evdekilerin bilmesi gereken bir konu var."

"Olur. Dinliyorum."

"Birkaç gün önce abimlerin yapacağı planı işittim, tabi engellemek için ormanın ilerisinde ki depoyu yakmam lâzımdı ve tabiki yaktım."

Liya şaşkınlık içerisinde ne diyeceğini şaşırmıştı. Dudakları hafif aralandı.

"Ne!???" Fısıltıdan ibaretti.

Asi şaşkınlıkla açılan gözlere baktı ve devam etti.

"Sizin de ölmenize göz yumamam. Ben depoyu yakınca abimlerin hain planları yıkıldı ama durmuyorlar. Yine devam edecekler. Elbet mâni olacaktım."

" Gerçekten anlayamıyorum. Neden böyle şeyler yapıyorlar?"

"Paraya köle oldukları için."

"Allah' ım yardım et bize."

Birkaç insan öldü. Ve insanlık güldü. Ölenin ırkına cinsine baktı ve bizden olmayanlar dendi. Böyle de şerefsizleşti insan. İnsanlık öldü. Saat durdu. Vakit esir oldu. Birkaç gazete manşetine sığdırılamadı. İnsan öldü. Hayır hayır insanlık öldü!!! Televizyonlarda alt yazılarda birkaç isim belirdi. Ölen umursanmadı. Birkaç ah, birkaç vah... Sonra gülüşler, sonra kahkahalar. Sustu insanlar. Bir tv programında, bir kitapta konu oldu, sonra unutuldu acı. Başınıza gelmeyecek miydi, bu ölüm?

Gunestengelen arabindefteri tearyaki TheRealTragedy tekdevrimislam RufeydeHafsa kitaplarını okuduğum bu arkadaşlara özellikle teşekkür ederim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gunestengelen arabindefteri tearyaki TheRealTragedy tekdevrimislam RufeydeHafsa kitaplarını okuduğum bu arkadaşlara özellikle teşekkür ederim. Allah razı olsun.

ŞEHRİN MÜSLÜMANLARI (ÜÇ MÜCAHİD)Where stories live. Discover now