Oysa Yi Fan'ın bir şey söylememe bile ihtiyacı yoktu.Bir eliyle omzumu sıvazlarken tekrar üzerime eğilmişti.Nazik davranıyordu, saçlarım elinin üstünde kayarken havayı yavaşça kokladığını fark ettim.Belli etmediğini düşünüyor olmalıydı ama biliyordum.Sessiz kalmayı tercih edip saçlarımı koklamasına izin verdim.Bir daha asla bu anı elde edemeyecekti çünkü.

"Ne diyeceğini biliyorum," dedi Yi Fan alçak ses tonuyla."Beni affetmediğini biliyorum ama seni bulmuşken yanında olmama izin ver.Yarın tekrar Çin'e dönüyorum."

"Bir şeyleri yarım bırakıp sonra da tamamlamak için geri dönemezsin." diye mırıldandım yavaşça.Hiddetle söylemem gereken cümle bir kedi mırıltısından farksız çıkıyordu.

"Benim elimde olmadığını biliyorsun.Gitmek benim elimde olan bir şey değildi, ayrıca sana nasıl veda edeceğimi bile bilmiyordum." Yi Fan'ın cümleleri önceden çalışmış gibi teklemeden ağzından çıkıyordu.Onun aksine ben bir daha karşılaşma ihtimalimiz olduğunu bile düşünmemiştim.Veda ettiği ilk seneler hayalini kurmuştum ama adı üstünde,hayaldi.Gerçekleşmeyeceğini biliyordum.Ancak şimdi olan her şey gerçekti, kabus gibi hissettirse de.Ben hazırlıksız yakalanan taraf olmuştum ve savunma kalkanlarım açılmadan inivermişti.

Yi Fan'ın kaşları cevabımı bekler gibi bir kere oynadı ama sonra alayla havaya kalktı."Hem ikimizi de görmek istemediğini sanıyordum, ama o burada."

Bu cümle üstüne ne söylesem işler bulanıklaşacaktı, susmayı tercih ettim.Benim aksime Yi Fan bütün çalışılmış senaryolara taş çıkartacak şekilde devam etti."O buradaysa ve seninle olabiliyorsa bana beş dakikayı çok görme olur mu? Sadece seni özledim ve hayatın nasıl ilerliyor merak ediyorum.İş ortağım gelene kadar, hm?"

İçimdeki bütün rahatsızlık veren hislere rağmen omuzlarımı indirip silkmek zorunda kaldım.Haklar hakkında konuşması gereken kişi o değildi ama yine de cümlelerinin doğruluğuna kulak tıkayamazdım.

"Tamam, beş dakika." Sesimdeki çaresizlik Yi Fan'ın anlayacağı kadar belirgindi.Yi Fan masaya doğru ilerlerken artık bize bakmayan Kyungsoo'yu fark ettim ve son anda aklıma gelenle Yi Fan'ın kolunu yakaladım."Madem şimdiki hayatımı merak ediyorsun, o zaman geçmiş hakkında konuşmayacaksın.Kyungsoo bu konuda cidden iyi değil."

Yi Fan yarım bir dönüşle bana baktı."Bu da ne demek?"

"Kyungsoo ne seni ne de beni hatırlıyor. Eğer bana gerçekten değer verdiysen lise yılları hakkında ağzını bile açmazsın."

Yi Fan'ın bakışlarına gölge düştüğünde nerede yanlış yaptığımı anlayamayarak kaşlarımı kaldırdım.

"Ne oldu?"

"Eskiden onun hisleri umrunda bile olmazdı."

İtiraz etmeye hazır ağzım telaşla açıldı ancak bunun doğru olduğunu kalbim kırılarak itiraf ediyordum.Üstelik Yi Fan'ın eskiye olan vurgusunun anlamını da kabul etmek zorundaydım.

Eskiden onun hislerini umursamıyordum.Ama şimdi umursuyordum. Yanında olduğum aylar boyunca beni her zaman iyi ve kendim gibi hissettiren bu adamın ne hissettiğini nasıl görmezden gelebilirdim ki artık?

Ve bugün daha fazla onun hisleriyle oynamamak için ona veda edecektim.Tabi Yi Fan'a da...

Yi Fan'ın yorumuna sessiz kalıp Kyungsoo'nun arkasından dolandım ve masaya oturdum.Kyungsoo parmaklarını yavaşça masada tıklatıp geri çekiyordu, ben yerime yerleştiğimde başını kaldırıp bakmamıştı bile.

"Söylemek istediğin şeyler olduğunu biliyordum ve masadan aniden kalktığım için özür dilerim.Lise arkadaşlarımdan birine rastladım.Aslında Çin'de yaşıyor ama iş gereği Kore'ye geri dönüş yap-"

Choose Him !  √Where stories live. Discover now