6-∞

885 97 240
                                    

İyi okumalar 😉

Medya:Okul çocuğu Yi Fan 😜

°°°°°°°°°°°°°

19 Mayıs 2010 -Seul'de herhangi bir cadde

"Kore'yi nasıl buldun ?"

Ellerimi okul ceketimin cebine sokup -bunun için dirseklerimi kırılmış bir şekilde havada tutmam gerekiyordu- sarsakça adımlar atmaya başladım. Dönemin başından beri okulumda olan ama bir türlü konuşmaya cesaret edemediğim Kanadalı-Çinli Wu Yi Fan yanımda yürürken garip bir şekilde mutlu hissediyordum.

Daha önce uzun boyu ve bana fazla havalı gelen aurası yüzünden onunla konuşamamıştım ama birkaç gün önce evimizin aynı yol üstünden olduğunu öğrendikten sonra üzerimdeki utangaçlığı atmaya karar vermiştim.

Yine de bu garip hissetmeye devam ettiğim gerçeğini değiştirmiyordu.

"Kore Çin'den daha küçük ve daha az kalabalık, insanları da Kanada'nınkinden daha sıcakkanlı." Yi Fan tek omzuna astığı çantayı havalı bir şekilde düzelttikten sonra bana göz kırptı. "Ayrıca çekik gözlü kızlar daha sevimli."

"Öyle mi dersin ?" diye fısıldadım ama beni duymadığına adım kadar emindim. Gerçi suratıma hücum eden sıcak hava dalgası yüzünden o an adımdan da emin olamayabilirdim.

"Korece'yi nereden öğrendin ? " Suratımı gizlemek için saçlarımı önüme doğru ittim.Yi Fan gerçekten farklı hissetmeme neden oluyordu. Kahverengi saçları, beyaz teni ve her çekikteki gibi kahverengi gözleri vardı ama yine de bu bileşenler hiçkimsede Yi Fan'ınki gibi bir suratta birleşmemişlerdi.Görünüşü ve nadir de olsa kahkaha atarken çıkardığı kesik sesler kalbimin hızla çırpınmasına neden oluyordu, bu hissi SHINee Minho tişörtünü çıkarırken bile hissetmemiştim.

Ve evet, sanırım SHINee hayranı oluyorum.

Ama her ne hikmetse tek arkadaşım olan bay Kim şebek Jonghyun onları övmemden hoşlanmıyordu.

"Dili buradan öğrendim.Hala biraz sorunlarım olsa da..." Yi Fan elini ensesine götürüp sesine hafif bir aksan kattığında derin bir nefes aldım.

"Areum, kızarıyorsun." dedi Yi Fan bir saniye sonra beni bir kafenin önünde durdurduğunda. Başımı eğip saçlarımı daha da suratıma ittiğimde Yi Fan bir kalp çarpıntısı yaşamama daha neden oldu. Ellerini suratıma koyup yüzümdeki saçları ittiğinde kesinlikle kaldırım üzerinde eriyeceğimi düşünmeye başlamıştım.

"Y-Yi Fan..." diye kekeledim.

"Bu kadar güzel olduğunu daha önce fark etmemiştim." Boyu uzun olduğu için kafam boynumu acıtacak şekilde yukarıya dönüktü, ama yine de bu gülümsemesine değerdi.

Ve utanmama.

Ve kızarmama.

Ah, kafamı sonsuza kadar kuma gömmek istiyordum.

"Flört etmiyorum." dedi Yi Fan kısık sesiyle. "Sadece gördüğümü söylüyorum. Bu güzelli-"

"O görüp görebileceğin en güzel kız, anladık.Uza artık."

Yi Fan'ın elleri yüzümden düştüğünde başımı sese çevirdim.Önünde durduğumuz kafenin kapısında Kyungsoo iri gözlerini kısmış bizi süzüyordu. Onun diyaloğumuza şahit olduğunu bilmek kendimi berbat ve utanç kaynağı biri gibi hissettirdi.Anında hem de.

"Bence ikimizden kimin uzaması gerektiği gayet açık."

Yi Fan alaycı bir şekilde gülümsediğinde bir an da olsa Kyungsoo'nun gideceğini zannettim ama yapmadı. Kafenin basamaklarını inip Yi Fan'la aramıza girdiğinde sesimi çıkarmadım. İki yıl içinde Kyungsoo'nun boyu uzamış ve beni bir parmak uzunluğunda geçmişti.Ama yine de 1.80'lik boyu olan bir Yi Fan'la karşılaştırılamazdı.

"Öyle mi dersin ? Yanlış kişiye sarkıyorsun Wu Yi Fan, alınmış birine yaklaşmak senin gibi 'uzun' bir erkeğe yakışmıyor.O yüzden şimdi, uza."

Kyungsoo tane tane konuşurken hiçbir şey diyemedim.İki senedir gölge gibi peşimde dolanıp sürekli aynı muhabbetten söz etmesi beni hissizleştirmişti.

Onun platonik aşkı hakkında çok şey denemiştim.Müdüre şikayet etmiş, Jonghyun'u bekçi gibi yanımda dolaştırmıştım.Beni koruyacak bir erkek arkadaş da edinmeye çalışmıştım ki Kyungsoo bunu imkansız hale getirmişti.Ne zaman Jonghyun dışında bir erkek peşimde dolansa Kyungsoo 'alındı' muhabbetini ortaya atıyor ve olay oluyordu.

Şimdi aynı şeyi Yi Fan'a yaparken - ki Yi Fan'dan sanırım hoşlanıyordum.- sesimi çıkarmamam garipti ama böyle olması gerektiğini hissediyordum. Yi Fan'ın gidip gitmeyeceğini merak ediyordum.

" 'Alınmış' mı ?" diye bir dakika sonra sordu Yi Fan, hayretle. Kelimenin anlamını yeni kavramış olmalıydı.

Kyungsoo ellerini göğsünde birleştirip ayağını oynatmaya başlamışken Yi Fan'dan yana bakmıyordu.Aradaki boy farkı egosunu yerle bir ediyor olmalıydı.

"Aynen öyle.'Alınmış.' "

Yi Fan inanmazlıkla bana döndü. "Areum?"

İç geçirip omuz silkmekle yetindim.Bahsedilen 'alınan' mal ben olmama rağmen kendim hakkında konuşasım gelmiyordu.Kyungsoo iki yıl içinde kendimi savunma mekanizmamı da alt üst etmişti.

"Areum..."

"Unutun gitsin Yi Fan, ben alınmışım ya da başkaları almış, artık umrumda değil.Ben gidiyorum.Muhtemelen Jonghyun dışında bir erkek türeviyle asla sağlıklı bir iletişim kuramayacağım çünkü muhtemelen her zaman 'alınmış' olacağım.Şimdi eve gidip SHINee'nin comeback'ini izleyeceğim çünkü 'alınmamın' sorun olmadığı tek erkek topluluğu onlar." Kelimeler hızla ve iğneleyici bir şekilde ağzımdan çıkarken Yi Fan'ın surat ifadesi hayal kırıklığı ve kafa karışıklığıyla kararıyordu ; Kyungsoo'nun suratında ise bilmiş bir gülümseme vardı.

Saçımı hırsla suratımdan çekip topuklarımın üzerinde dönerken burnumu çektim ve az önce Yi Fan'la gitmeyi planladığım yolu tek başıma tepmeye başladım.

Minik hıçkırıklar eşliğinde caddeyi aşarken Kyungsoo'nun yanındaki Yi Fan'a "İşte benim kızım." dediğini işittim, bu daha da sinir bozucu bir şekilde burnumu çekmeme neden oldu.

Sanırım ilerideki 100 yıl boyunca Kyungsoo hiçbir erkekle beni yalnız bırakmayacaktı.

Choose Him !  √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin