13-∞

524 75 206
                                    

12 Ocak 2012 - Uluslararası Seul Üniversitesi

"İstersen ödevi benim evimde yapabiliriz."

Ağzımı atkının içine iyice gömüp başımı salladım.Hava o kadar soğuktu ki konuşmaya başlarsam kelimeler havada donup yere düşecekmiş gibi hissediyordum.

Jonghyun nerede kalmıştı bilmiyordum.Bir an önce yanımızda olacağına dair  mesaj atmıştı ama hala ortalarda yoktu.Arkadaşlığımızın sadece okul seviyesinde kaldığı Jiyoung ile konuşmak oldukça zordu.Ben ne Jonghyun ne de Yeo Jin gibiydim.Birkaç arkadaş bile fazlaydı benim için.

"Aish..." diye nefesini dışarı üfledi Jiyoung.Yeşil atkısının dışından beyaz buharlar yükselirken söylenmeye başladı."Şu Jonghyun'a olduğundan erken söylemeliydik saati.Velet her seferinde bekletip duruyor.Derdi ne-"

Aniden durduğunda oturduğum yerde yavaşça ona döndüm.Dikkatle yola bakıyordu.Jonghyun nihayet teşrif etmiş olmalıydı.

"Geldi değil mi?" diye sordum yalandan bir sinirle."İlk yapacağım şey suratına bir tane çarpmak olacak.Belki o aptal kafası akıllanır."

Jiyoung arkama bakmaya devam ederken "Hayır, o değil." diye fısıldadı heyecanla.

O zaman bu kadar dikkatli kime bakıyordu ? Olduğum yerde arkama dönecektim ki Jiyoung bileğimi sıkıca tuttu."Dur!" dedi yine alçak sesle."Sana bakıyor."

Kalp atışlarım gittikçe artarken "Kim?" diye sordum.İçimden 'Umarım edebiyat fakültesindeki sarı saçlı yabancı çocuktur.' diye dua ediyordum.

"Bilmiyorum." dedi Jiyoung."Ama sabahtan beri bizim olduğumuz tarafa bakıyor.Başta önemsemedim ama çok ısrarcı." Sonra üstüne vazife olmayan bir şekilde güldü."Gerçekten sana hayran olmalı." 

Lisede silikleştirmeye çalıştığım karakterimi iyice yok ettiğim üniversitede bir hayranım öyle mi ? Jiyoung beni kafalıyor olmalıydı.

Yüzümü buruşturup Jiyoung'a uyarıcı bir bakış attım ve o daha kolumu tutamadan hızla dönüp arkama baktım.

Önce karların beyazlığından gözlerim kamaştı ama sonra onu fark ettim.100 metre uzağımda bile değildi.

Asker yeşili bir paltonun içinde tamamen sarınmış bir şekilde orada öylece duruyordu.Bana bakıyordu.Bakışları tanıdıktı.

Bakışları tanıdıktı.

Bir anda kanımın çekildiğini hissettim.Sanki biri üzerimden beni sıcak tutan her şeyi almıştı,titrememe engel olamıyordum.Kapalı çardakta kar üzerime yağıyordu artık.

Bu oydu.

Uzun ve huzurlu bir yıldan sonra beni bulmuştu.Onun sadece lisede bana asılan çocuk olarak kalmasını isterdim ama buradaydı işte.Kafayı bana takmış bir sapık gibi üniversiteme gelip alenen beni izliyordu.Hem de o kafede büyük bir fırtınayla kimseyi istemediğimi belirtmişken.

İstediğin kadar beni umursama.Gölgen olmaya devam edeceğim. dermiş gibi...

Bacaklarım titrerken hızla ayağa kalktım.Kucağımdaki resim dosyası kardan ıslanan zemine düşerken çardaktan çıktım.Jiyoung arkamdan sesleniyordu ama kafamdan geçen son şey ona yapacağım açıklamaydı.

Asker yeşili palto benim ona doğru gelmemle hızla uzaklaşmaya başladı.Adımlarımı hızlandırıp onun peşi sıra fakültenin arka bahçesine girerken artık etrafımızda kimse yoktu.Adımlarını boyuna göre büyük atıyordu,gerçekten yakalanacağını düşünmemiş olmalıydı.

Karda bata çıka yürümekten kan ter içinde kaldığımda durdum."Kyungsoo!" diye bağırdım tek nefeste.Uzun zamandır anmadığım isim havada silah gibi patlarken artık durmuştu.Şimdi paltosunun altında sırtının gerildiğini görebiliyordum.

"Bana dön." dedim ne kadar sakin konuştuğuma şaşırarak.Oysa bacaklarım her an beni taşımakta pes edebilirdi.

İkiletmedi.Yavaşça bana dönerken aramızdaki metreleri aşarak onun önünde durdum.Beresinin altından bana dikkatle bakıyordu.Yakından baktıkça içimdeki öfke gittikçe alevleniyordu.Az önce çekilen kanımın tamamı şakaklarımda kaynıyordu.

"Atkını çıkar."

İnce parmakları atkısını tek seferde çekip avucunda topladığında artık dayanamadım.

Ve tokadı yapıştırdım.

Ses etrafta yankılanırken içimdeki çığ çoktan düşmüştü.

"Ne cüretle !" dedim sesimin titremesine engel olamayarak."Nasıl hala beni takip edebiliyorsun?!"

Benim gibi yanakları kızarmış, bana bakarken kaşları çatılmıştı."Haksızlık ediyorsun Areum." dedi derin sesiyle.Onun da sesi titriyordu.

"Yıllardır bana yaşattıklarına göre az bile bu!" dedim hızlıca."Hala etrafımda dolanmaya devam ediyorsun ! Sana bu kadar kötü ne yaptım ki peşimi bırakmıyors-"

"Sana haksız olduğunu söyledim Areum !" diye sözümü kesti Kyungsoo."Seni izlediğim falan yoktu!"

Kolumu kavramaya çalıştığında geri çekildim.

"Hiç büyümemişsin Kyungsoo," dedim alayla."Her şey meydandayken yalan söylemekte diretiyorsun.Sabahtan beri beni izliyormuşsun!" Bağırmaktan yorulup yorgunca ekledim."Hala hayatımı çalıyorsun."

Kyungsoo'nun gözleri şaşkınlıkla büyürken bir kahkaha attığında geriye doğru bir adım daha attım.Deli herif beni korkutmaya başlıyordu.Bir psikopattan farksız görünüyordu.

"Hayatım..." diye beni tekrar etti Kyungsoo gülmeye devam ederken."Bu sefer hayatı çalınan kişi ben olacağım sanırım." Bir süre sonra durduğunda gözlerinde gördüğüm tek şey derin bir hayal kırıklığıydı.

"Kyungsoo -" Neden güldüğünü sormak için ağzımı açmıştım ki elindeki atkıyı ayaklarımın dibine attı.

"Teşekkür ederim," dedi ben ona şaşkınlıkla bakarken.Uzun zamandır görmediğim o gülümseyişini bana sunuyordu ama nedense gerçekten gülüyormuş gibi hissetmiyordum.

Gözlerimi ondan yerdeki atkıya çevirirken önümde selam verir gibi eğildi ve arkasını dönüp geldiği yolu hızlı adımlarla tepmeye başladı.

Ve onu bir daha görmedim.

Choose Him !  √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin