Seferihisar Bölüm 6

13 0 0
                                    

1 AY ÖNCE

Hani hep konuşmak için gelinir ya meyhaneye, dostlar toplanır yerli yersiz konuşuruz. Alkolün dozu arttıkça konularımız değişir. Ama ben bugün susmak için gittim. Konuşasım hiç yok. Hele hele dinleyesim.

Seferihisardayım. Burada neden olduğum hakkında hiçbir fikrim yok. Gitmeye karar verdiğinde insan orasının neresi olduğuna pek dikkat etmiyor. Gitmek önemli olan. Gidivermek.

Öylesine bir meyhane seçtim. Tıpkı gelişim gibi öylesine. Öylesine seçtiğim ve ismini dahi hatırlamadığım meyhanenin köşelerde duran öylesine bir masasına oturdum. Çiftlerin tercih etmeyeceği, ve de kimsenin rahatsız etmeyeceği bir köşesine. Bir 35 lik, biraz beyaz peynir biraz kavun. Hiç sevmem ama birazda arnavut ciğeri. Yan masadan duydum çok güzelmiş. Bilmem neredeki kuzuların ciğerlerinin terbiye edilmesiyle yapılıyormuş.

İşte o gece öylesine seçtiğim bu yerde, öylesine girdiğim ve öylesine yemekler söylediğim bu meyhanedeki insanlar, öylesine tek başına oturan bu adamı asla unutmayacaklardı.

Kulaklarım arka masaya gitti. Bildiğim bir konu üzerinde yanlış konuşulduğunu duydum.Buraya sadece susmak ve kendimi dinlemek için gelsem de araya girmemek için kendimi zor tutuyordum. Üç kişiydiler. İki adet de iki kişilik iki masa vardı. Hepi topu dört masaydık. Sonunda kendimi tutarak Zeki müren e kaptırmayı başarmıştım. Yudumlar arttıkça düşüncelerim, duygularım dışarı çıkmak için sabırsızlanıyorlardı. Masalar kendi hallerinde konuşmaya devam ederlerken, alkolün şişede durduğu gibi durmadığının kanıtı olarak ayağa kalktım. Elimdeki kadehten bir yudum aldım.

-Çok az vaktinizi alacağım.

Dilim dolandı. Zor söyledim. Ben dahi dediğimi anlamadım. Anlamış olacaklarını dilerken anladıklarını, devam etmemi bekleyen gözlerden anladım.

-Sorun çıkarmak için kalkmadım korkmayın. Tekrar kusura bakmayın. (Aslında bu kadar nazik değilimdir. Alkolden olsa gerek) Bir süre önce bir kızla tanıştım. İlk tanıştığımızdan itibaren bana hep bir şeyler anlattı ama ben onu hiç dinlemedim. Ama bu benim suçum değildi. Aksine onun suçuydu. Gözleri o kadar güzeldi ve o kadar güzel bakıyordu ki dediklerini dinlememin imkanı yoktu.

Herkesin bekleyen şaşkın bakışlarının yavaş yavaş duygusallığa doğru gittiğini gördüm. Hemen hemen herkes rakılarından birer yudum aldıktan sonra bana bakmaya devam ettiler. Konuştukça alkol etkisini daha da gösteriyor dediklerim daha karışıyordu.

-Çok sevdim. Afedersiniz çok yanlış oldu. Hala çok seviyorum. Şimdi siz Türkan dan ayrılmış olduğunu düşüneceksiniz. Bende öyle olmasını o kadar isterdimki. Bir hayvanlık yapmış olayım ve o da beni terk etmiş olsun. Beni affetsin diye kapısında sabahlayayım. Benim suçum olsun olmasın fark etmez. Bir yerlerde olduğunu bilmek isterdim. O gözlerine bir kez daha bakabilmeyi o kadar isterdim ki.

Sonunda biri dayanamayıp araya girdi.

-Nerede ki Türkan?

-Öldü.

Uzun süren konuşmamda bir türlü varmayan dilim bunu bu sefer bir çırpıda söyleyivermişti. Bende ortamı kaplayan sessizliğe bir an ayak uydurdum.

-Bir gün ansızın ölüverdi demeyi isterdim. Ama ansızın değil, acı çekti. Kurtulmaya çalıştı. Ama sonunda öldü. Kanserdi. Beni üzmemek için aldırış etmiyor gibi davrandı. Ama ben hissettim ki o aldırış etmeyen, benim üzülmememi isteyen bakışlar hep beni kurtar bakışlarıydı. Ben de yanında üzüldüğümü hiç belli etmedim. O da etmedi. Hep hiç olmadığımız kadar sahteydik. Biliyor musunuz bu sahteliğin en kötü yanı doya doya sarılamamak oldu. Ne o ne de ben birbirimizi üzmemek için o son uzun sarılmaları yapamadık. Keşke sahteliği bırakıp ona uzun uzun sarılsaydım. Öpseydim boynundan, saçlarından.

Rakısını yudumladı.

-Daha fazla vaktinizi almayacağım.

-Anlat dostum dinleriz biz değil mi?

Herkes evet anlamında başını salladı.

-Yok yok uzatmayacağım. Bunu size şundan anlattım. Sarılın. Gurur falan filan boş verin. Sarılın. Öpün..Boş verin kızacakmış, üzülecekmiş. Ne kadar acı çektiğimi anlatamam. Hangi cümleleri yan yana getirsem hiçbiri yetmez. Biliyor musunuz bugun buraya susmak için geldim. Susmak ve dinlememek. Ama bir süre sonra fark ettim ki sustukça konuşmadıkça, birbirlerine anlatmadıkça acımı, içimde patlamayı bekleyen bir balon varmış gibi hissediyorum. Bu anlattıklarım duyduğum sevginin, acının yüzde birini bile kapsamıyor. Ama daha fazla vaktinizi almayacağım.

Bu onlara son sözlerim demek isterdim. Fakat bir süre sonra tüm masalar , tek oturmama razı gelmeyip masaları birleştirip geldiler.

-Seni dinlemek istiyoruz biz. Ne zaman bıkarsan o zamana kadar.

Dedi benden yaşça biraz büyük hafif sakallı olanı. Bunca kötü şeylerin arasında böylesine güzel insanlar vardı. O günden sonra bir daha görüşmeyeceğiz. Ama ne ben ne de onlar o günü asla unutmayacaklar.

BÜYÜK DÖNÜŞ Proje 23917Where stories live. Discover now