0.1

13.2K 1K 564
                                    

parallel lines serisinin ikinci kitabı; kthspjm'e ithafen.

medya♡

yoongi, girdiği umumi tuvaletin pisuvarına doğru ilerledi ve rahatlamak için kot pantolonunun fermuarını aşağıya indirdi. saatlerdir tuttuğu ihtiyacını metropol şehrin lağımına akıtırken boynunu arkaya doğru atarak erkeksi bir rahatlama gösterdi.

gecenin beşine uzanan bu dağınık zama diliminde tuvalette kimse yoktu. pantolonunu kalçasına tekrar geçirirken çevresine bakındı ve duvardaki graffitileri ve farklı kalemlerle yazılmış birçok slogan gördü.

tam karşısında durduğu pisuvarın üstündeki minik yazı dikkatini çekmiş, kafasını eğmişti.

"gece beşten sonra aramak serbest. eğer kalbinizin ellerinize düştüğünü hissediyorsanız arayın. dinlemeyi değil, konuşmayı severim.

0******3923; kth."

yoongi, boş gözlerle ve alkol dolu bir kafayla duvardaki yazıya bakmayı sürdürdü ve yutkunarak eli, cebindeki eski model telefonuna ilerledi. aramalı mıydı? saatin beş olmasına yalnızca bir dakika kalmıştı.

numarayı kesik kesik bakışlarla tuşladı ve kulağına yerleştirdi. içi hem huzursuz hem de umarsamazdı.

"beni uyandırdın," dedi karşı taraftan derin bir ses.

"saat beş oldu." dedi yoongi, kendinden emin bir şekilde.

"çok bilmişsin," diye devam etti konuşmaya adam ve çapaklarını temizlediğini belli eden birkaç saniyelik su sesi duyuldu. "numaramı tuvaletten mi buldun?"

"hıhı," dedi yoongi, hala bu kokmuş tuvalette ayakta dikiliyordu ve kendi canına susamış olduğuna düşündü. lanet olsun uyuması gerekiyordu.

"o zaman hemen belirtiyorum," diye başladı adam. "aynı numarayla sadece bir kez ve on dakika konuşurum. fazlası veya tekrarı olmaz."

"peki," dedi yoongi, omzunu silkerken bir yandan ücretsiz tuvaletten çıkıp gece ayazına kavuşabilmişti. "ismin ne?"

"ne?" diye sordu, ahizedeki derin ses.

yoongi üfleyerek, "ismini sordum." diye yineledi.

"şuana kadar binlerce insanla konuştum." dedi adam ve yutkunuşunun ağırlığı telefonda bile hissedildi. "adımı soran ilk kişi sensin."

"merak ettim." diye mırıldandı, yoongi. gerçekten bu konuşmanın nereye gideceğini, nasıl ilerleyeceğini hiçbir şeyi bilmiyordu.

sadece eve yürürken tek başına geçirmesi gereken on dakikalık bir mesafe vardı ve onu yalnız harcamak istememişti. çünkü, tam anlamıyla kimsesi yoktu. bir insanın tam anlamıyla kimsesi nasıl olabilirdi?

bir insan, tamamen kimsesiz olabilir miydi?

"kim tae hyung." dedi ve derin bir nefes aldığını duydu, ikisi de kulak kabartmıştı.

"min yoongi." diye cevapladı, yoongi. kendinde sevdiği tek şey; ismiydi. garip bir şekilde havalı geliyordu.

sonra taehyung'un sesi uzaklaştı ve saniyeler içinde geri gelirken birkaç tıkırtı duydu.

"bir dakika oldu." dedi taehyung.

yoongi, önemsemedi. hala dokuz dakikaları vardı.

bir insanın kimsesi olabilmek için saniyeler bile yeterdi oysa ki.

just 10 minutes :: taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin