(scintilla)

414 50 50
                                    

scintilla;

(n.) a tiny, brilliant flash or spark; a small thing; a barely-visible trace.

.X.

Viktor Nikiforov 20 yaşında öğrenmişti akciğer kanseri olduğunu. Yakov (yanında gelmek için diretmişti) Viktor yeniden 16 yaşındaymış gibi kollarına almış ve her şeyin iyi olacağını söylemişti. 

Her şey iyi olacak Vitya. Rusya'nın buz prensi ölmez ya!

Fakat bu sefer ağlayan o değil, Yakov'du. Her ne kadar buz prenslerin ölmeyeceğini söylese de biliyordu o da; güneş çıktığında en kalın buz tabakaları bile çözülürdü. Bu yüzden ağlamıştı Yakov, Rusya'nın soğukluğuna aldanarak hiç erimeyeceğini sandığı biricik buz prensi eriyordu yavaş yavaş. Beyaz kelebekler güneş ışığı sokmuştu kardan ülkeye, sırf buz prens erisin diye.

Oysa buz prens erimese, belki şeker prensini bulacaktı; hoş şeker prens tuz krala aşıktı.

Ve buz prens Yakov'un kollarındayken hiç 16 yaşında gibi hissetmiyordu kendini. Hiç ilk defa gökkuşağı kelebeği olduğu için taciz edildiği yaşta hissetmiyordu. Babasının arkadaşlarının ellerinin vücudunda gezdiği zamanlar gibi hissetmiyordu kendini, hayır. Kendini artı sonsuzda hissediyordı; ruhu bile şekillenmemiş ve gökkuşağı kelebeği verilmemişti o an.

Hiçbir yere ait değildi o an, vücudu bile yoktu. Akciğeri daha oluşmamıştı; bu yüzden beyaz kelebekler konmamıştı akciğerine.

beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler, beyaz kelebekler,

Ölmek istemiyordu. Böyle ölmek istemiyordu. Nefret edilerek ölmek istemiyordu. Beyaz kelebeklerin bile onu sevmesini istiyordu; gökkuşağının da aslından beyaz ışıktan oluştuğunu bilmelerini istiyordu onların.

Nedendi beyaz kelebeklerin bu nefreti ona karşı?

Tanrım, neden buz prens erimek zorundaydı?

Bir orospunun çocuğu olduğu için miydi bütün bunlar? Yoksa bir ibnenin olduğu evde bereket olmayacağı için miydi?

Buz pistine kadar ileri geri sallanıp durdu. Düşünceleri içini bir kurt gibi kemiriyordu; muhtemelen kanserden değil de bundan ölecekti. 

Buz pistine geldiklerinde Yakov birazcık da olsa umutlanması için elini omzuna koymuştu. Yakov böyle birisiydi, konuşmasa bile hareketlerinden anlayabilirdiniz ne demek istediğini. Şu an 'Her şey daha güzel olacak Vitya,' diyordu muhtemelen.

Ki olmayacağını biliyordu.

Fakat umut böyle bir şeydi; olmayacağını bilsen bile içindeki iyimserliği kaybetmezdin. Belki de yarın kanserin tedavisi bulunur ve Viktor bunu bir gripmiş gibi atlatırdı. Belki de yarın doktoru onu arar, aslında kanser olmadığını, sadece ufak bir nezle geçirdiğini söylerdi. 

Yarın...

Belki de yarın ölürdü Viktor, hastalığının ilk gününde yenilirdi. 

Patenlerini ayağına geçirip buz pistine adım atarken hiçbir şey hissetmiyordu buz prens. Sadece kayıyordu, buzların patenlerinin altından kayışını hissediyor ve cennette olmanın nasıl bir şey olacağını düşünüyordu.

Ve hızlandı Viktor; hızlandı ve hızlandı. Patenleriyle buza attığı her çiziği beyaz kelebeklere atıyordu. Neden ondan nefret ediyorlardı, ne yapmıştı ki onlara?

Derin derin nefes alırken bacaklarının boşalmasına izin verdi.

Ve saçlarından birkaç tel düşerken kimsenin daha önce duymadığı kadar acı bir şekilde çığlık attı;

buz prens eriyor ve eriyordu.


my favorite sex position is crying alone in the bathroom ;)

gibel //viktuuriWhere stories live. Discover now