39.Bölüm "VİRAJ"

41.8K 1.8K 794
                                    


Sana verebileceğim daha güzel bir hediyem yok. Romeo, bu bölüm sana ithafen.

~

Eminim çok güzel gülümserdin.
   
Bir bahar akşamı, kayalıkların üstünde, sağ taraftan esen rüzgar saçlarına karışıp seni üşütürken, bana dönüp eminim çok güzel gülümserdin.

Bir seher vakti, ruhun gözlerimi kamaştırırken, kafan yastıkta, uykulu gözlerini ovuşturarak, kusursuz dudaklarınla eminim çok güzel gülümserdin.

Karda, kışta, için titrerken, nefesin buhar olup göğe yükseldiğinde, kafanı bana çevirip, başındaki bereyle eminim çok güzel gülümserdin.

Herhangi bir ikindi vakti, arabanda ilerlerken, gözlerini kısa bir süre yoldan ayırıp aynadan bana baktığında,  eminim çok güzel gülümserdin.

Gecenin bir yarısı, efkârlı şarkılar çalan bir odada, içkilerle donatılmış masanın başında sarhoş bir haldeyken düşündüğün, elini tuttuğun kişi ben olsaydım ve gülümseseydin eğer; eminim çok güzel gülümserdin.

Ama bunları senden bana karşı yapmanı beklemek, karanlık bir odada kara bir kedi aramak kadar zor olurdu. Hele de odada bir kedi yoksa.

Yine de hayal etmekten vazgeçemiyor insan. Konu aşk olunca, bütün imkansızlığa, olmazlara ve zorluklara rağmen, belki de hiçbir olay karşısında ortaya çıkaramadığı mücadeleci tavrı birdenbire fırlayıveriyor dışarı. Hakan'da da böyle midir bu? Yoksa bu kadar kararlı bir şekilde sadece bir kızın dönüşüne odaklanmazdı, değil mi? Bu yönden bakıldığında ona da kızamıyorum. Yaptığı benim gibi aşık olmak dışında ne?

Ben nasıl hislerimin önüne geçip onları zaptedemiyorsam, Hakan da yapamıyor. Ben nasıl aptalca bir umuda tutunuyorsam, Hakan da aynısını yapıyor. Tek beklediğim onun gelmesi ise, Hakan'ın beklediği de bundan başkası değil.

Bunun için Hakan'a kızamam, suçlayamam. Eğer yanlış bir şey yapılıyorsa ve bir hata düzeltilmeliyse eğer, ilk önce kendimde uygulamalıyım. Kendi aşkıma saygı istiyorsam eğer, onun aşkına da duymalıyım.

Bu kadar barışçıl düşünmek kendimi iyi hissetmemi sağlar zannetsem de benliğim zift karasına batırılıp çıkarılmıştı sanki. O kızdan nefret ediyordum! Hem de tepeden tırnağa. Ne olurdu sanki hayatından çıktığı gibi zihninden de çıksaydı?

İçimde şiddetlenen sinirin yüzümdeki simgesi, kaşlarımın çatıklığıydı. Yumruk yaptığım elim yanağımda, öylece dalıp gitmiştim uzaklara. Hem de bunlara sebep olan kırmızı bir gülün tekiydi. Kafamı kaldırıp güle gülümsedim. O benim için bir zaferdi. Hakan'ı bana hediye verebilecek kıvama getirmek için neler çektiğimi bir ben bir de Allah bildiği için, kaydettiğim ilerlemenin bir sembolü olarak bu gülü kabul ediyordum. Çağatay'dan dolayı evimizde vazo kalmamış olabilirdi ama bu o gülü muhafaza etmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Sadece bir şişe. O gülü taşıdığı için o şişe bana o kadar kıymetli gözüküyordu ki odamı taçlandırdıklarına inanıyordum.

 O gülü taşıdığı için o şişe bana o kadar kıymetli gözüküyordu ki odamı taçlandırdıklarına inanıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin