24. BÖLÜM

8.3K 393 30
                                    

(Multide Görkem var❤😍🤗)

Çok geçmeden iki ambulans geldi. Birine Cenk diğerine de Ateş'i aldılar. Ben Ateş'in yanında gitmek istedim. Ceyhun beni tutmaya çalıştı. O da hiç iyi gözükmüyordu. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama kendi gözlerinden haberi yoktu. Gözleri kıpkırmızıydı. Tıpkı benimkiler gibi. Ceyhun durdurmaya çalışsa da onu umursamadım. Ambulansa, Ateş'in yanına bindim. Alnının sol köşesinden kanlar akıyordu. Ambulanstaki sağlık görevlisi Ateş'e boyunluk takmıştı. Şimdi de solunum cihazı taktı. Ateş'in elini tuttum. "İyi olacaksın. İyi olmak zorundasın. Beni kim koruyacak? Sen yokken kim benimle uğraşacak?" dedim gözyaşlarımı silerken.

Hastaneye geldiğimizde ambulanstan indirdiler Ateş'i. Ben de peşinden indim. Ceyhun da ambulansın arkasından gelmişti. Sedyenin peşinden ameliyathaneye kadar koştum. Ameliyathanenin kapısı yüzüme kapanınca orada öylece kalakaldım. Ceyhun da hemen arkamdaydı. Ellerini başının arkasında birleştirdi. Çaresizliğin tablosu gibiydik.

O sırada Ceyhun'un telefonu çaldı. Arayan Eymen'di. Ceyhun bir süre telefonun ekranına baktıktan sonra açtı telefonu. Eliyle alnına dokunup bir süre düşündü. Konuşmaya başladı. "Eymen, Sinan amcaya haber ver. Biz hastanedeyiz." dedi. Bir süre Eymen'in konuşmasını bekledi. Eymen ne olduğunu sormuş olacak ki Ceyhun'un boğazı düğümlendi. "Ateş... bir kaza geçirdi. Ameliyata aldılar." derken sesi titriyordu.

Ben ise boşlukta gibiydim. Daha dün ona neler söyledim? 'Uzak dur!' Diye bağırdım ona. Şimdi gerçekten çok uzaktı bana. Ona ulaşamayacağım kadar, bağırsam sesimi duymayacak kadar, ihtiyacım olduğunda koşamayacak kadar uzaktı. Aramızda sadece bir ameliyathane kapısı vardı oysa. Bu kadar uzak hissetmem nedendi? Kaybetme korkusu muydu bu?

Bunları düşünürken gözümden süzülen yaşlar hastane mermerlerine damlıyordu. Ceyhun gelip beni omuzlarımdan tutup sarstı. "Topla kendini! O iyi olacak! O geri adım atmaz, pes etmez! Tanıyamadın mı hala?" dedi bağırarak. Dudaklarımdan bir hıçkırık süzülürken gözlerimi kapattım.

Geçip ameliyathanenin önündeki koltuğa oturup dirseklerimi dizlerime yasladım. Ellerimle yüzümü kapatarak ağladım. Kendime bile itiraf edemediğim hisler vardı. Acıya, hüzne döndü tüm hisler. Ağlasam gözyaşlarımla birlikte akıp gider miydi tüm bu hüzünler, üzüntüler? Gözyaşı akarken hisleri de götürür müydü yanında?

Kendi kendime sorduğum sorulara cevap veremedim. Aklıma iddia geldi. Az vaktim kalmıştı ama ben hala gitar çalamıyordum. O iddiayı iptal etmişti ama ben kabul etmedim ki!

Ben daha gitar çalmayı öğrenmedim, sana bir gün boyunca işkence etmedim! Nasıl gidersin kafana göre? Gidemezsin! Oyunu yarıda bırakamazsın! Daha başlamadık bile!

Ben kendi kendime kavga ederken karşıdan Eymen ve Ateş'in babası olduğunu tahmin ettiğim bir adam hızlı adımlarla bize doğru geliyorlardı. Eymen'in gözünden akan yaşları saymak mümkün değildi. Ateş'in babasının gözleri ise kıpkırmızıydı. Acı, herkesin yüzünden, gözünden okunuyordu.

Ceyhun onları görünce ayağa kalktı. Eymen'e sıkıca sarılıp sırtına vurdu. "Ağlama lan! Ateş şimdi çıksa şu kapıdan gözlerini oyar senin!" dedi ameliyathanenin kapısını işaret ederek. Ateş'in o kapıdan çıkmasını gerçekten çok istiyordum.

Ceyhun, Eymen'in yanındaki adama döndüğünde adam titrek bir sesle sordu. "Nasıl oldu bu?" dedi. Ceyhun bir süre sustu. Gözlerini kaçırarak, "Onun hatası değildi. Bir kamyonla çarpıştılar ama o kamyonun durması gerekirdi!" dedi. Doğruyu söylüyordu. Geçiş hakkı Ateş'teydi ama o kamyon, o lanet olası kamyon durmadı!

Telefonum çaldı. Arayan annemdi. "Görkem, neredesin? Selen eve gitmediğini söyledi." dedi. Gözümden iki damla yaş süzüldü. Burnumu çekip söze girdim. "Ateş, kaza geçirdi. Hastanedeyim." dedim. Sessizce hıçkırdım. Tüm çığlıklarım içime akıp gidiyordu artık. Gözyaşlarım içine akıyordu. İçimdeki ateşi söndürür müydü gözyaşı? Nafile!

ALEV ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin