12. Bölüm : Sürükleniş Dönemi.

Start from the beginning
                                    

Yatakta sarkıttığım elimi izliyorum. Gözlerim ağlamaktan kurumuş, kolumdaki üçüncü şişe serum bitmek üzere. Hayatımın en korkunç sakinliğini yaşıyorum. Önce bağırdığımı hatırlıyorum, çok bağırdığımı. Kendimi yere bıraktığımı, yerleri yumrukladığımı, kendimi kaybettiğimi ve bir daha bulmak istemediğimi hatırlıyorum. Sonra o ilk iğneyi yiyişim. Yavaş yavaş sakinleşmeye başlamam, ama etkisi geçtikçe delirmem, etkisi geçtikçe kafayı yer gibi acı çekmem. Serum üstüne serum, serum üstüne serum. Delireceğimi düşünüyorlar, ve haklılar. Delirdim. Sakin göründüğümü biliyorum ama kafam bir delinin kafasından farksız. Ölümden başka bir hedef göremiyorum kendime. Ölümden başka bir amaç bulamıyorum kafamda. Ne yapacağım, ne yapmalıyım, nasıl yapacağım soruları artık art arda gele gele tüketti kendini. Şimdi geride tek bir soru kaldı, onların yanına nasıl gideceğim? Bir köprüden mi atlamalıyım, bir arabanın önüne mi? Bir binadan mı atlamalıyım, bir trenin önüne mi? Bir silah mı dayamalıyım kafama, bir bıçak mı tam kalbimin üzerine? Bir kutu ilaç mı içmeliyim, yoksa kendimi bir ölüm orucunun kollarına mı atmalıyım? Hangisi? Hangisiyle süzülüp gitmeliyim bu dünyadan?

Siz acı çekmek nedir bilir misiniz? Saniye saniye acı çekmek, milim milim her türlü acıyı en derininizde yaşamak nedir bilir misiniz? Siz ölmek nedir bilir misiniz? Ölmek. Ölüm. Bir daha alınamayan nefesler. Bir daha aralanmayan dudaklar, bir daha... bir daha... kızım diyemeyecek bir anne, bir baba. Kimsesiz kalmak ne demek bilir misiniz? Birini kaybetmenin acısı tarifsizken ikisini aynı anda kaybetmek nedir, siz bunları bilir misiniz?

Ne oluyor ne bitiyor etrafımda bilmiyorum, anlamıyorum. Babamın arkadaşı Kenan ve askerleri odaya girip duruyor, bir şeyler diyorlar, algılayamıyorum. Görüntüleri bulanıklaşıyor, sesleri kulaklarımda yok. Kalbim sakinlikten durmak üzere, oysa ben bağırmak istiyorum. Dudaklarım aralanmıyor, dudaklarımdan ufacık bir ses çıkmıyor. Gözlerimi kapatıyorum.

Ve günler sonra açıyorum. Aynı odadayım, aynı serum şişesi başımda, askerler girip çıkıyor. Bağırmak istiyorum, duvarları yumruklamak istiyorum. Bir ara bir doktorun sesini duyuyorum, "Hiç iyi değil. Gözetimimiz altında kalması gerekiyor." Gözlerim kapanıyor, koluma bir iğnenin girişini hissediyorum.

Bağıra bağıra açıyorum gözlerimi. "Anne! Anne! Baba!" Nefes nefese, kan ter içindeyim. Bağırıyorum, çığlıklar atıyorum, askerler dalıyor odaya. İki kolumdan tutuyorlar beni. "BABA YARDIM ET! ANNE NEREDESİNİZ!" Bir iğne saplanıyor üst bacağıma, kalbim yavaşlıyor, gözlerim kapanıyor.

Bir rüyaya dalıyorum, yıllar öncesine gidiyorum rüyamda. Bir hatıramı sunuyor Allah bana rüya olarak, hediye ediyor sanki. Hastanedeyiz, annem ben babam. Ben yedi yaşındayım. İğne vurulacağımı hatırlıyorum. Hastane yatağında yatıyorum, arkamı dönmüşüm ve ağlıyorum. "Anne çok korkuyorum, istemiyorum iğne! Tatlı şurup versinler söylesene!" Annem gülüyor, bana doğru eğiliyor, "Sen asker kızısın," diyor, "İğneden mi korkacaksın?" Sonra rüyam karışıyor, günler öncesini görmeye başlıyorum, "Sen asker kızısın, güçlü olmak zorundasın. Anneni ve babanı komplo olduğunu düşündüğümüz bir trafik kazasında kaybettik." Bağırarak uyanıyorum saatler sonra. Kollarım tutuluyor, sakinleştirilmeye çalışıyorum. Uyutuluyorum. Uzunca bir süre uyandıkça bitkisel hayattan farksız boş boş bakıyorum etrafa. Bir hap veriyorlar içiyorum, uyuyorum. Uyanıyorum, uyuyorum, uyuyorum, uyanıyorum. Ben de bir nevi ölüyüm sanki.

Günler geçiyor böyle, benim acım geçmiyor. Bağırarak uyanıyor, ağlayarak uyuyorum. Ellerini tutmak istiyorum annemin. Babama sarılmak istiyorum. Ders çalışmak istiyorum onların zoruyla. Babamın bana "N'aber çirkin?" demesini istiyorum, annemin "Kız sen manyak mısın bu ne gürültü?" diye odama girmesini istiyorum. Sarıldıkça o muhteşem anne kokusunu duymayı özlüyorum, sarıldıkça o asker traş losyonu kokusunu duymak istiyorum. Sarılmak istiyorum. Güvende olduğumu bilmek istiyorum. Onlara dokunmak istiyorum. Boş boş yanlarında oturup televizyon izlemek istiyorum. Onları istiyorum, onları istiyorum, onları istiyorum. Hayatımda hiçbir şeyi istemediğim kadar, hayatımdan vazgeçecek kadar onları istiyorum.

3391 KilometreWhere stories live. Discover now