"Hayır, öpmeyeceğim." Elimi yanağının iki tarafına bastırıp ağzının balık şeklini almasını sağladıktan sonra yüzümü yüzüne eğip gözlerimi gözlerine diktim. En tehditkar bakışlarımı atıyordum şimdi.

"Öpüşecek başka birini bulurum o zaman." Kaşları çatılırken elimi yakalayıp ağzından çekti, dilini dudağının altında gezdirdi.

"Çok heveslisin anlaşılan öpüşmeye?" Tabiki biriyle öpüşmeyecektim. O da biliyordu. Konu da benim öpüşme isteğimden çıkalı çok olmuştu. Konu onun tiksinmiyor, korkuyor oluşuydu.

"Evet, sevişmeye ihtiyacım var ve bunu öpüşmeden yapmak istemiyorum." dedim ciddi bir ses, katı bir tavırla. Bu kaşlarını iyice çatmasına sebep olurken beni karnından kucağına doğru kaydırdı. Bunun ne demek olduğunu biliyordum. Sevişmek istiyorsan, burada ben varım diyordu. "Öpüşmekten tiksinen insanlar bu gruba dahil değil." diye homurdanıp bacağımı yan tarafından çekip koltuktan sarkıttım, ayağa kalktım. "Annemler gelmeden gideyim ben." dedim kolumdaki saati kontrol edip. Ayaklandı.

"Bırakayım?" Başımı iki yana sallarken köşeye attığımız montumu üzerime geçirip ayakkabılarımı ayağıma geçirdim.

"Gerek yok." dedim bağcıklarımla boğuşurken. Yanıma gelip karşıma çöktü, diğer ayakkabımı bağlamama yardım etti. Bunu yaparken öyle sevimli görünüyordu ki gülümseyip saçlarını karıştırmama sebep oldu. Başını kaldırıp bana baktı, burnumu sıktı.

"Bırakacağım." dedi sırıtarak. Sessizce odadan çıktık, o üzerine hiçbir şey almadan arabaya attı kendini. Ben de bindim, yan koltuğuna yerleşirken çıplak kollarına kısa bir bakış atıp alt dudağımı dişledim. Tamam, arabadan inmeyecek olabilirdi ama yine de yolda bir problem çıkarsa diye yanına almalıydı montunu. Arabayı çalıştırdı, ilerlemeye başladık. "Öpüşme olayına da takılma fazla." dedi araba ilerlerken direkt yola bakarak. "Korktuğum falan yok. Sadece-" Elimi eşofmanının yan tarafından belirgin olan kabarıklığa atınca sustu, araba hızlı bir fren yaptı.

Hâlâ direkt yola bakıyordu. "Baksır giymedin mi sen?" diye mırıldandım yalancı bir ciddiyetle. Elbette baştan çıkartmaya çalışıyordum. Adem elması yukarı aşağı oynadı, ayağını frenden çekerken bacağını kıpırdattığında bunun elini çek uyarısı olduğunu anlamam zor olmadı.

"Neden evdeyken izin vermedin de şimdi..." diye homurdandığında sırıttım.

"Arabada yapmak istedim belki?" Bakışları kısa bir an bana döndükten sonra yola geri çevirdiğinde dudaklarında ufak bir tebessüm vardı.

"Öpmeyeceğim." diye uyardı beni arabayı bir ara sokağa sokarken. Yanaklarımı şişirdim.

"Tamam." Arabayı köşeye bir yere park etti. Camlar koyu renk olduğu için biri cama yapışmadığı sürece görüneceğimizi sanmıyordum.

Bana arabada sevişmek dense yüzümü buruşturup dalga geçecek bir insandım. Şimdi bu nerden çıkmıştı bilmiyordum. Sanırım o şekilli kabarıklığı görünce sevişmek istemiştim ama eve dönmeyi teklif etmeye de üşenmiştim.

"Arka koltuğa geç." diye mırıldanırken kapıları kilitledi. Kendimi arkaya atıp uzandım, çok geçmeden o da üzerimde yerini almış, sırıtıyordu. "Acele etmemiz gerek, uğraşmayacağım." diye mırıldanıp elini pantolonuma attı, ayak bileklerime kadar indirdi. Bakışları kabarmaya başlayan üyem üzerinde dolandı, dudaklarını yalayarak baksırımı da pantolonuma doğru çektiğinde kendime dokunmamak için direnmek zorunda kaldım.

Kendi eşofmanını da tek hamlede indirip kendini bana yasladığında kasılmamla dirseklerini başımın iki yanında sabitleyip inledi, yüzünü yüzümün yanına düşürüp kesik bir inilti daha bıraktı. Sıcak teni penisime baskı yaparken ellerimi sırtına atıp yavaşça kaydırarak kalçalarına yerleştirdim, bana doğru hareket etmesine yardım edip iyice kendime yaklaştırdım, ensesine bir öpücük bırakıp fısıldadım. "Krem lazım." İstemediği vücudunun titremesinden belli olurken kendini kucağımdan çekip torpidoya uzandı, pembe kutulu bir kremle bana dönüp havada salladı. Üzerinde prenses resmi vardı. Kaşlarımı çattım. "Bu ne?"

"Kardeşimin çilekli el kremi?" dedi, gülerek başını iki yana sallayıp kremin kapağını açtı. Gözlerimi devirip başımı kapı koluna doğru yasladım. Eline biraz krem aldığında tüm arabanın içi çilek kokuyordu. "Şu an kendimi felaket suçlu hissediyorum." diye homurdandıktan sonra iki parmağını bir anda içime itmesiyle 'Hi' diye bir iç çekiş çıkararak doğruldum, sırtına bir tane geçirdim.

"Öküz!"

"Pardon, pardon..." diye homurdanırken hâlâ elini hareket ettirmeye çalışıyordu. Kendini zor tuttuğunu bilsem de sinirlerime dokunmuştu. Dişlerimi gıcırdata gıcırdata geri uzandım. Parmaklarını içimden çekip biraz daha krem aldı eline, kendini de hazırlayıp birkaç kere çektikten sonra elimi eline atıp onu durdurdum. Dişlerini sıka sıka elini kendinden çekip girişime dayandı. "Giriyorum." Başımla onayladığımda bir anda içime itmesiyle yine tıslayarak doğruldum, kendimi çekmeye çalıştığımda inatla beni belimden tutup hazır olmam için beklemeye başladı.

"Sikicem seni!" diye bağırdım gözlerim hafiften sulanırken. Göğsü hızlı hızlı inip kalkarken sırıttı.

"Komik." dedi gülümserken tükürür gibi.

"Çık lan içimden, gidiyorum." diye homurdandığımda omuz silkip kendini hafifçe çekmesiyle hızla ahtapot gibi doladım bacaklarımı beline, kendimi ona ittim. Gülümseyerek beni uzandırdı, yavaş bir tempoyla hareket etmeye başladı. Ellerimi tişörtünün içine sokup omuzlarına doğru yasladım, hareketlerinin hızlanmaya başlamasıyla tırnaklarımı yavaşça sırtına geçirirken dudaklarımı aralayıp başımı geriye ittim.

"Ah, ölüyorum." diye mırıldanırken burnunu boynuma gömmüş, hâlâ her hareketinde biraz daha hızlanıyordu. Sonunda tırnaklarım yavaşça sırtında yaralar açmaya başlamışken bacaklarımı iyice sıkılaştırarak onu tamamen içime çektiğimde ıkınarak sert bir darbe attı, hareketleri iyice sertleşip olabilecek en üst seviyede hızlandı. Muhtemelen araba dahil her şey sallanırken inlemelerimiz birbirine karışıyordu. Düzensizleşen hareketlerimizle birlikte kendimi ona bir kez daha hızla itmemle ikimiz de yapışıkken birkaç saniye titredik, kendimizi bıraktık.

Tüm varlığı içimi doldururken kendini yavaşça çekti, başını göğsüme koyup soluğunun düzene girmesini bekledi. "Seni cidden sikeceğim." diye mırıldanırken kolumun birini alnıma attım. Gülümseyerek boynuma bir öpücük bıraktı.

"Elbet birgün."

Kibrit (Gay)Where stories live. Discover now