"BEŞİNCİ GÜN" - Mesa

2.4K 320 2.1K
                                    

"Ben sigaramı asla değiştirmem, ucunda sen olduğun sürece..."

Gece vakti geldi çattı, gökyüzünün bulutlu, yıldızların umutlu vaziyeti en çok aşıkları kandırdı, haliyle tüm yorganlar insanları boydan boya kaplayıp boğmaya çalıştı ve sureti zifiri, ceketi delik deşik, elleri baştan sona tetik olan biri, namı diğer Kara Adam sonunda uyandı; gözlerinin yarısı kapalı, İzan'dan arta kalan kısmı ise ağlamaklı...

-Güneş henüz vakaya dahil değil.-

'Kaldırımdan bakınca dünya çok büyük,' sözünü bilimsel gerçeklere dayandırdı, 'Oysa sadece birkaç kadında sonu geliyor.'

İzan, UNO'nun arka koltuğunu mesken edinen nevresimi eksik, dili kesik, burnu incecik yatılı misafiri yakasından tutarak kendine doğru çekti, keza adamın boğazı dahil sıfır yaka olan kazağı iki numaraya çıkınca elindeki zarfı almakla yetindi.

'Annesi kızar şimdi,' diyerek dertli gönüllere girdi, fazla beklemeden, lafı uzatmadan, söz israfı yapmadan öznenin hükmüne de son verdi, 'Bir annesi varsa tabii...'

O sırada UNO'nun puslu, kirli, yaslı dikiz aynasına beş günlük yasa dışı sakalı, sarının elli tonu dişleri ve araç çizmekten körelen tornavidası ile bir değnekçi yanaştı, "Gel abi, gel! Yer var gel! Serbest gel!" diyerek caddeyi baştan sona üç kez inletti, yetmedi, aracın kış lastiğine yapıştı, hatta tamponundan çekiştirmeye başladı.

İzan notun merakına kapıldı, ağzındaki lafa kıyamayıp koluyla teklifi reddetti, fakat tornavidaya güvenmeyen maket bıçağı öne atıldı, "O zaman niye yeşil ışıkta bekliyorsun?" diyerek ağır ağır keskin ucunu sıyırdı.

'İnşaat alanı gibi adam,' diye düşünen masum İzan'ı, yasaklı tabelalara aldırmayan Kara Adam bastırdı, 'Ama ben girerim.'

Neticede inşaatı bitirip satışa hazır hale getirmeye yeltendi, ancak ani bir fren ile duran taksici anahtar teslimine mani oldu ve taksimetreyi açmadan niyetini ortaya koydu; "Başkomiserim, arkadaş şekil mi yapıyor?"

Yetkili şahsın devlet nazarındaki değerini idrak eden değnekçi usul usul şeridi ve çaktırmadan şehri terk etti, taksici ise İzan'ın kapalı camına ağzını dayama ihtiyacı duydu; "Bir gün bizim durakta çay içmiştik, arabanı oradan tanıdım," diyerek kahvenin kırk yıllık hatırına bile rahmet okuttu.

"Cart curt yapsaydı telsizden arkadaşları çağıracaktım."

İzan suratına orta yolcu, bol falsolu, az kıvrımlı bir tebessüm açtı ama yine de yanağını kurtaramadı, "Bu yakışıklı da kim, suçlu mu?" sorusuna bile maruz kaldı. Nitekim sinirden çenesini kırmaya hevesli dişleri derdini anlatıp taksiciyi ekmek teknesine kadar uğurladı.

Başkomiser zarfı açtı, evvela Ceberrut'un ilkokul öğretmeni utanıp kafasını çevirdi, ardından Milli Eğitim Bakanlığı mesuliyet kabul etmediğini açıkladı.

-Kötü adamlar yine yalnız kaldı.-

Derin bir nefes aldı ve kelimeler cesetlerin üzerine sıçradı;

"Bu adamı koru. Onu senin yanında öldüreceğim."

Erkek Güzeli güldü, gülünce daha da güzel oldu.

'Yazmayı öğrenmişsin, silmeyi de ben öğreteceğim sana...'

İzan aklını öne eğdi, başını gökyüzüne çevirdi, keza sadece UNO'nun tavan ölçüsü kadar özgürlüğe ulaşabildi. Bir sigara yaktı ve tutunacak bir dal aradı; akşamın şafağında ya da kibritin yanmayan ucunda...

Kendi Cesedinin Faillerini Asla BulamazsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin