Sıra Arkadaşı?

Start from the beginning
                                    

"Bir sorun mu var?" diye homurdandı Basat çantasını en öndeki sıranın cam kenarına atarken.

"Öncelikle burası en ön. Bari arkaya geçelim." Eğer Basat'la oturmak istemiyorum deseydim sınıfta dikkat çekecektim. Basat'la olası bir tartışma söz konusuydu. Eğer tartışırsak Basat üzerime yürürdü. Genelde çoğu kişi bu olaydan hasarlı çıkardı ama Basat bana vuramazdı, bu da sınıfın dikkatini çekerdi. Gerçi bana neyse.

Basat da hocaya -pardon sevgilisine- bakıp başıyla onayladığında hoca arkaya geçmemize izin verdi. Basat çantasını benim her zamanki yerim olan yazın pencereden rüzgar alıp kışın ısıtan, uyuyacağım zaman üzerine atkımı koyduğum peteği adeta bir ısıtma sistemli yastık olan cam kenarı sırasına atınca kaşlarımı çattım. "Cam kenarı benimdir."

"Hayır, benim." Hiçbir kuvvet beni orta sıraya oturtamazdı. Öncelikle sıradan her çıkacağında beni dürtecek, üzerimden atlayıp rahatsız edecekti. İkinci olarak bir okul peteği kuralıdır ki sadece peteğe yaslanan kişi ısınır, yanındaki arkadaş donar. Üçüncü olarak güneş vurduğunda direkt cam dibindeki değil, yanındaki etkilenir. Dört, orta sıralar uyumak için hiç konforlu değildir. Beş, disiplinli öğretmen denk geldiği zaman açık pencere sizi gelecek tebeşir darbelerine karşı korur. Altı, baharda sizi serinletecek olan rüzgar pencereyi bir itip bir çektiği için genelde iki adet su şişesiyle sabit tutulan pencere sadece dibinde oturan kişinin serinlemesine izin verir. Yedi, lise hayatım boyunca her zaman sınıfın pencere kenarı arka sırasında oturduğum için başka yerde yapamam.

"Yanıma oturduğun yetmedi mi?" Yaklaşıp fısıldadım. "Hiç kimseye anlatmayacağım. Beni rahat bırak." Bakışlarını bilmiş bir ifadeyle bana çevirdiğinde onu boğmak istedim. Tabi boğarsam muhtemelen ellerimi kıçıma sokup çenemi boğazıma, alnımı omurgama yapıştırıp sürahi diye etrafta gezdirirdi beni. Basat'ın birkaç işkence tekniğini duymuştum ve korkuyordum. Örneğin tarak kılıyla... Hayır, düşünme Barış...

Basat kısa bir an bakışlarını dışarı dikip düşündü. "Bir anlaşma yapalım. Öğle teneffüsünü bana ayırdığın her gün cam kenarı sana ait. Uygun mu?" Öğle teneffüsünde yapacağımız şeye bağlıydı tabi.

"Ne yapacağız ki?"

"Yemeği beraber yer, biraz sohbet ederiz." derken suratında korkutucu bir gülümseme vardı. Bir kere de gözümün önünde bir çocuğun ağzını kapatmış, burnuna pipet dayayıp çocuk nefessizlikten mora dönene kadar beklemişti. Çocuk sonunda dayanamayıp burnundan bir nefes çekmişti, gözleri dolduğu gibi deli gibi öksürmeye, nefes almaya çalışmaya başlamıştı. Basat da köşeye çekilip burnundan süt fışkıran, mosmor bir hâlde nefes almaya çalışan çocuğu izlemişti. Ve kimse çocuğa yardım etmemişti. Aslında bu hareketini biraz da taktir etmiştim çünkü çocuk bizim sınıftan, benim de aramın iyi olduğu bir kızın kalçasına şaplak atmıştı. Ama yine de ne yapmış olursa olsun, Basat'ın bu yaptığı çok yaratıcı olduğu kadar dehşet verici bir şeydi. Burnumdan içeri süt gönderildiğinin düşüncesi bile genzimin deli gibi sızlamasına sebep oluyordu. Ve özel okulda okuduğumuz için yaptığı şey yanına kalmıştı. İkisinin de. Parayı ver ve istediğin boku ye. Taktik maktik yok.

"Seninle ne hakkında konuşabiliriz ki?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Arkadaş olursak onu ispiyonlamak istemeyeceğimi, hatta onunla bu konuda sohbet bile edebileceğimi düşünüyor olabilirdi. Bir arkadaşım öğretmenimizle yatsa onu desteklemeyeceğim gibi karışmazdım da. Yani böyle bir düşünce içerisindeyse iyi düşünmüştü. Ama Basat gibi biriyle arkadaş olmak istediğimi hiç sanmıyordum. Ayrıca zaten saklayacaktım. Öncelikle, kanıtım yoktu. O ıssız ara sokakta kamera olduğunu da sanmıyordum. Okulumuz özel de olsa konumu çok saçma ve aptalcaydı. Etrafında hoş şeyler yoktu. Fakir mahalleler, ne idüğü belirsiz ara sokaklar, bir tane tekin olmayan bar sokağı... Babam beni okula özel araçla yollamak istemişti ama ben otobüsle gitmeyi tercih etmiştim. Tehlikeli olması umrumda değildi. Birinin beni gideceğim yere bırakıp çıkışta almaya gelmesi bana öyle çok harika gelmiyordu. İnsanlarla samimiyet kurmayı seviyordum. Benim için çalışacak birine alışamazdım ve mahcup hissederdim. Eğer Basat'ı ispiyonlamaya kalkarsam kendim zararlı çıkardım. Bir de sinirlenip bende açık aramaya başlarsa ayvayı yerdim. Homoseksüel olduğumu bilmemesi gerekiyordu. Kesinlikle kendimden utanmıyordum ama Orkun'un bunun bilinmesini istemediğini biliyordum. Benden uzaklaşabilirdi. Ve etrafımız orospu çocuğu doluydu. Hedef olmak istemiyordum. Ve götümü de seviyordum.

"Arkadaş olmaya çalışıyorum." Hatta belki de açıklarımı aramaya çalışacaktı direkt. Her ne kadar sır tutmamı sağlaması gerekiyor da olsa Basat'ın benimle arkadaşlık yapmak isteyeceğini sanmıyordum. Birkaç arkadaşı hariç doğru düzgün konuştuğu kimse yoktu. Öyle çok arkadaş canlısı değildi. Mesela sınıftaki koruduğu kız ona teşekkür ettiğinde yüzünü buruşturup 'Kavga etmek için ettim, senin için değil.' demişti. Halbuki onun için yaptığını hepimiz çok iyi biliyorduk.

Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise her zaman çok disiplinli olup sınıfın sessizliğini sağlamaya çalışan biyolojici bize dönüp tek kelime etmiyor, konuşuyor olmamıza göz yumuyordu. Fahişe.

"Tamam, geç." Sevimli bir gülümseme takınıp benimle yer değiştirdi. Bir günlük 40 dakikayı onunla geçirecektim. Orkun kızarsa ya da Basat burnuma süt pipeti sokmaya ya da tarak kılıyla bana bir şey yapmaya falan kalkarsa sonraki günlerde orta sıraya oturmaya alışmam gerekecekti.

Kibrit (Gay)Where stories live. Discover now