- 32 -

34.3K 1.1K 127
                                    

    Selaam. Sınır geçilmedi ama ben yinede yayınlıyorum :) Zaten bundan sonra araya fazla ayrılık girmemesi için sınır koymamaya karar verdim :D Biraz geç oldu güç oldu ama doğru bir karar sanıyorum :D Yani sınır yok derken işte eski vote aralığında yayınlarım. Yoksa mal gibi bi şey olur hikaye :S Yokmu bi alkış ? Tamam tamam biliyorum alkışlamanıza gerek yok asdfds. Amaaa eğer sınır yok diye vote u yorumu bırakırsanız bi sonraki bölümü final yaparım ona göre haa :D YAPARIM BİLİRSİNİZ asdf :D Neysee şimdi size çok uzun bi bölmü yazdım iki günde yazıldı bu bölüm qeqeler :D Değerini bilin sindire sindire okuyun pls :D Bu bölüm Eda'nın ağzından hadi hayırlısı :D Ee multide Eda :D 

   EDA

    Parmaklarımı ritimle masaya vururken tek düşünebildiğim Melis’ti. Kuzey’in arkasından öylece fırlamıştı. Başına bela almasından korkuyordum. Ki alacak gibiydi. Yani idarecinin odasının önünde öylece bekleyeceğini hiç sanmıyordum. Kayıtsız kalamazdı. Hele Kuzey ise konu asla. Oflayarak kolumdaki saate baktım. Neredeyse 15 dakika olmuştu. Fakat ne Kuzey ne de Melis ortada yoktu. Her geçen dakika canımı daha da çok sıkıyordu. Bir an önce Melis’i şu kafeteryanın kapısında görünmesini ve gülerek gelmesini istiyordum. “Sorun yok.”demesini istiyordum. Fakat sorun vardı, Kuzey’in yeniden idare tarafından çağrılması ve Melis’in telaşla fırlaması iyiye işaret değildi. Canımın gayet sıkkın olduğunu farkeden Cenk bir anda elini masaya ritimle vuran parmaklarıma değdirdiğinde ürperdim. Böyle tepkiler vermekten nefret ediyordum. Anlamasından korkuyordum. Böyle devam ederse ifşa olacaktım.

   “ İyi misin?” dedi. Az önceki gibi neşeli değildi. Bakışları durgunlaşmıştı. O da bir sorun olduğunun farkındaydı. Ve o da benim gibi meraktan çatlıyordu fakat böyle bir şey olmamasını diliyordu.

  “ Pek değil, iyi şeyler olmayacak gibi.”dedim diğer elimide masaya koyup birbiriyle kavuştururken. O da umutsuz bir şekilde dirseğini masaya dayadı ve ellerini şakağına koydu.

  “ Biliyorum.”dedi cılızca. Fazla konuşmadık. Sustuk. Şu an Kuzey’in ne ceza aldığını ve Melis’in ne yaptığını düşünmekten başka bir şey yapamıyorduk. Kuzey için fazla endişelendiğimi söyleyemem. Benim için önemli olan Melis’ti. Başı belaya girsin istemiyordum fakat o kendini bilerek ateşe atmaya meraklıydı. Yani Kuzey için. Aynı şeyi bana sorsalar ve Cenk’i iliştirseler Kuzey yerine, bende evet derdim herhalde. Melis kesinlikle Kuzey için bir şeyler yapmak için koşmuştu. Bende aynısını yapardım. Aşk bunu gerektirir değil mi? Bile bile kendini de yakmak onu kurtarmak için. Şu an zamanın geçmesi için bir şeylerle uğraşmaya çalışıyordum. Ama kendi kendime felsefe yapmak kesinlikle iyi bir seçim değildi. Boş boş oturmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden şu an. Bir haber alsam belki de şu moddan kurtulacaktım. Hızlıca sandalyeyi geriye doğru ittirdim ve ayaklandım. Toplanan tişörtümü düzelttim . Cenk’in bana meraklı bakışlarını farkedince elimle bir dakika işareti yaptım ve neredeyse koşar adımlarla kalabalık koridora yöneldim. Belki biri görmüştür umuduyla gelen geçene sormaya başladım. Herkesten cevabım olumsuzdu. Koridorda ilerlemeye devam ederken aklıma bahçede olabilecekleri geldi. Malum ikiside bahçe kuşuydu. Hızla koridordaki insanlara çarpa çarpa birazda bahçe kapısına yöneldim. Kapıdan çıkmadan önce bir etrafıma bakındım. Gözüme ilk Melis çarptı. Daha sonra Kuzey’i aradı gözlerim. Ortalıkta göremediğimde gözlerimi yeniden Melis’e çevirdim. Bankta tek başına oturmuş, başı eğik öylece duruyordu. Tek verdiği yaşam tepkisi arada bir ayağıyla tuttuğu ritimdi. Oturduğu bankın yanına gelip oturduğumda ise tepkisizliğe devam etti. Sanki beni farketmemişti. Bir şey düşünüyor olmalıydı. Melis hep bir şeyler düşünürdü ama hiç böyle dalıp gittiğini hatırlamıyordum. Omzundan tutup hafifçe sarstığımda gözlerini büyüterek bana baktı.

Lise İneği GünlükleriWhere stories live. Discover now