35 ▶️ | "DİLEMMA"

En başından başla
                                    

"Eteğinde kırmızı leke var ama..."

Edim, beyaz ama siyah puantiyeli elbisenin etek kısmındaki kanı yeni fark etti. Yaralı olabilir miydi? Elbisenin o kısmına parmaklarını dolaştırdığında, kurumaya başlamış yapışkan bir tabaka olduğunu anladı, kan değildi. "İçki dökülmüş galiba," dedi.

"Ne olacak şimdi?"

"Ben çıkıyorum, gerisi sende," dedi, üzerindeki bellboy ceketini çıkarırken. "Ayılınca gitmesini söylersin."

Sezer şaşırıp, "Ne? Hayır, hayır," diye itiraz etti. Sesi telaşlıydı. "Beni onunla yalnız bırakıyorsun, çünkü ölürse üzerime kalsın diye."

Edim, dönüp Sezer'e baktı. "Oğlum sen gerizekalı numarası mı yapıyorsun, yoksa harbiden saf mısın?" Sıkılı dişlerinin arasından derin bir nefes aldı. Odadaki küçük dolaptan bavulunu çıkarıp, deri bir mont çıkarıp üzerine geçirdi. Kapıya doğru ilerlerken, Sezer'in yüzünde itiraz etmeye hazırlanan ifadeyi görünce, tıslar gibi devam etti
"Yine miyavlamaya başlarsan şerefsizim seni öldürürüm. Yararsız düşüncelerle kafanı karıştırmak yerine, toplan. Kız sadece bayılmış gerizekalı, bayılmış."

Sezer, "Tabii, sana göre kolay," dedi. "Bugün işe başladın ama hiç yerinde durmuyorsun."

Edim, kapıya yaklaşıp kulpu kavradı. "Gidiyorum."

Sezer birden, "Hey," diye bağırınca, Edim, pimi çekilmiş bomba gibi anında, "Ulan şerefsiz, sabahtan beri, hey hey, bu kaç oldu? Mahsus mu yapıyorsun, beni çıldırtmak için," diye öfkeyle bağırdı. "Seni heyheylerinle yere gömerim"

Sezer, bir adım geriledi. "Afedersin, yaka kartını gömleğine tak diyecektim," dedi, kısık bir sesle. "Çalışanlar ondan sonra bu kartı göstermeden içeri giriş yapamazlar." Edim ters ters bakınca, tedirgin bir sesle ilâve etti. "Otel kuralları."

Edim, bıkkın bir nefes verip, "Niye bu manyakların arasına düştüm ben?" diye homurdandı. "Ne gülünç kurallar." Yatağın yanına geldi. Ceketin üzerine iliştirilmiş yaka kartını, gömlek cebine iliştirdi. Montun altında olduğu için fark edilmiyor olmasından memnundu. Ana kartı da hatırlayıp, Sezer'e verdi ve tekrar bir şey demesin diye odadan hemen çıktı.

Edim, otelin yan binasına; gece kulübü olarak işletilen yere geldi. Kapının önünde tartışma olduğu açıktı; en az yirmi kadar lise çağındaki lakayt çocuklarla fedailer arasında bir sorun yaşanıyordu. Kulüplerde böyle durumlar çok sık meydana geldiğinden, olağan şeylerdendi. Kulüp oldukça kalabalıktı, kendine yol açmaya çalışarak karşıya ilerlerken homurdanıyordu. Bar taburesine oturup direk içki almak istese de, barmenlerin her ikisi de doluydu. Dirseğini bara sabitleyip, sağ kulağını sağ avucuna yasladı; aptallaştıran bu müziğin sesini biraz daha kısmak için yaptı. Yandan insanları ve mekânı izlemeye başladı.

Ortam ağır renklerin yanıp sönen ışıklarıyla bir aydınlanıyor bir karanlığa gömülüyordu. Dans pistinde, yapay sis vardı. Kadınların savrulan saçları, erkeklerin sürtünme çabalarını net görüyordu. Çılgınlar gibi müziğin ritmiyle bağırmaları, donuk mırıltılar korosu gibiydi.

Bar tezgahının ardında, iki barmende yetişemediğinden olsa gerek, üçüncü bir barmen daha yardıma gelmişti, "Ne istersin?" diye soran barmanin, iki koluda damarlı bileklerine kadar sarmaşık çiçekler gibi dövmeyle sarılmıştı.

Edim, sesini duyurmak için yüksek sesle, "Bira," diye cevapladı kısaca.

Önüne koyulan büyük bira bardağından, ağzını dolduracak bir yudum alırken, aklı Lavin'deydi. Onu düşünmek zihnini titretiyor, şurdan çekip gidememek öldürüyordu kendisini. Aptal sarışın, resmen kaçıp gitmeyi tercih etmişti. Odaya gidince aramaya karar verdi, aslında gurur yapıp aramasa daha iyiydi belki ama, içten gelen bir önseziyle hissedebiliyordu ki, Lavin aramasını bekleyecek kadar üzgündü şimdi.

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin