Kaçak-Bölüm 9

67 7 26
                                    

Derin bir nefes bıraktım soğuk havaya. Arkama asla dönmüyordum. Çünkü eğer dönersem polisin zaferiyle karşı karşıya kalacağımı söylüyordu bir tarafım. Diğer tarafım ise dön diye çığlıklar atıyordu.

Göktuğ'a baktım. Kafasını iki yana salladı ve dudaklarını oynatarak 'Sıçtık,' diye mırıldandı. Seslendiği kişi bendim. Arkamı dönsem ve eğer beni tanımıyorlarsa yalan söyleyip tekrar arabaya binsem olmuyor muydu?

Şu an bir çöküş hikayesi anlatıyordum. Öldürdüğümüz insanların ruhları etrafımızda bir çember oluşturmuş 'Onlar katil! Onlar bizlerin katili! Onların ellerinde, parmak boğumlarında kan var! Kanlarımız var,' diyerek feryat figan bağırıyorlardı.

Göktuğ'a son kez baktım. Böyle durmaya devam edersek şüphelenecek ve hiçbir şey bilmiyorlarsa bile öğreneceklerdi. Ellerimi iki yana kaldırıp polis ekibine baktım. Elinde iki çift kelepçe tutan adam gülümsüyor, beni ve Göktuğ'un sırtını süzüyorlardı. Tek şüphelendikleri kişi ben değildim.

Çoğumuzun aklına gelen şey oldu. Polisler geldi ve kelepçeyi bileklerimize taktılar. Daha önce hiç böyle bir sahne yaşamamış, böyle bir olay ile karşı karşıya kalmamıştım. Evet, şans eseri son anda kurtulduğum anlar olmuştu ama bu son ve en yıkıcı darbeydi.

Bitmişti. Kurtulmuştum belki ama bazı şeyler ziyan olmuştu. Babam yüzünden girdiğim hayata arkadaşlarımı da sokmuş, iki hayatı yakıp yıkmıştım. Benim dışımdaki o hayatların her şeylerini bitirmiş, hayatlarına büyük harfle ismimi kazımıştım. Ben, kendimden başka her şeye zarar vermiştim. Bir insanın hem bedenindeki ellerinde hem de ruhundaki ellerinde kan olabilir miydi?

Kanlar içinde doğmuştum, hayatıma o kırmızılıkla devam etmiştim. Kendimi can acıtan o sıvıyla yaratmış, kaderimi kan rengi kalemle yazmıştım. Ben tam bir umutsuz vakaydım. Son çırpınışlarımla birlikte o kanda boğulmuştum.

Bileklerimdeki o acı, demirin tenime değmesi ve maddenin soğukluğuna rağmen benim ateş alıp yanmam... Zamanların en azılı suçluları bu şekilde teslim oluyorlardı, muhtemel sonumuz hep buydu, biz inkar etmiştik.

Göktuğ'un ve benim koluma iki polis girmişti. Farklı arabalara bindiriliyorduk, tabii ki. Suskundum ama bıraksalar gözyaşlarıyla feryat figan ağlardım.

Arabalarında bize bakan insanlar bir şovu izliyormuşçasına bize odaklanmıştı. Eh, kim olsa gayet masum görünen iki insanın kelepçelenip götürülmesini izlemezdi ki? İçimde sadece tek bir umut filizleniyordu. O ihtimal ise karakolda karşıma geçecek olan polisin Özgür olması ileydi. O olmazsa, eğer onu göremezsem bu sefer tam anlamıyla bitmiştik.

 --------------------------------

3 Saat Sonra, Sorgu.

Uzayan tırnaklarımla masaya hafif hafif vurmaya başladım. Rahatsız eden ses yüzünden elimi yumruk yaptım ve benim için özel olan bir şarkının ritmini tutmaya başladım, Beatiful Killer.

Başımda bekleyen polis yaptıklarıma anlam verememiş olacak ki, rahatsız edici bakışlarını yüzüme dikti. "Fazla suçluluktan tırlattın galiba Öznur'cuğum. Bu ne rahatlık? "

Gözlerini bu sefer yüzümden alıp masaya uzattığım bacaklarıma dikti. Tek kaşımı kaldırarak hafif bir meydan okuma çabasına girdim. Tertemiz bir yüzü vardı, sakal diyecebileceğiniz doğru düzgün tek bir tüy bile yoktu. Büyük ihtimal yeni mezun olmuş, ismimi yeni duymuştu. Ellerim kelepçeliyken ve kolumda beni tutan iki polis olmasına rağmen karakola girdiğimde hemen fısıldaşmalar başlamış, olayın kritiği yapılmıştı. Lakin kendisi gelmiş, yarım saattir salak salak iğnelemeler yapıyordu bana karşı. Yakalanmış olmam, hala aslan gibi yırtıcı biri olduğumu değiştirmezdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 21, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin