Uykusuz Geceler-Vol 2

2.2K 101 19
                                    

Arena'da hava kararmaya başlayınca birden endişeye düştüm. Burası gerçek orman olmasa da en azından ellerinde salabilecekleri muttalar vardı. Sanırım geceyi ağaçta ya da saklanabileceğim herhangi bir yerde geçirmeliydim..

Bir top sesi duydum. Bu 10. top sesiydi. Arada sayamadıklarım da vardı. Yuvarlak hesap 20 haraç ölse, geriye 28 haraç kalıyordu. Güzel. İlk gün katliamından sağ kurtulan sayılı haraçlardandım.

Ya Maysilee öldüyse?

Ya da Wade?

Belki de Pliny?

Belki de bende öldüm ve bu gördüğüm bir rüya. Belki de bütün yaşadıklarım rüyaydı.

Tamam, yine saçmalamıştım.

En iyi olasılıkları düşünürsek, Maysilee, Wade ve Pliny'e ulaşmıştı. Ellerinde mıntıka çantası, yanlarında bir nehir ve uyumak için kullanabilecekleri yer olmalıydı.

Eğer yanlış görmediysem, Maysilee'nin elinde bıçak vardı. Kız ne alması gerektiğini biliyordu.

Bir dakika! GÖL!

GÖL= Su Kaynağı.

Su kaynağı = KARİYERLER! Hadi ama, onlara ulaşmam gerekiyordu!

Stratejik olarak düşünürsek ben yola gitseydim, gece avlanmaya çıkan kariyerlerin beni kesme oranı daha da artardı. Ve karanlıkta görme olasılığım zaten azdı. Ama eğer bizimkilerin yanına gidersem, onları uyarır ve kurtarabilrdim. Tek sorunsa, yolu bilmiyordum.

Kararım sabaha yola çıkmak olunca mıntıka çantamı açtım ve hançerimi elime aldım, baltayı ise çantaya sıkıştırdım. Ağacın üstünde bulunan garip göz tarzı şeyi gördüğümde ise aptal aptal el sallamaya başladım. Yeniden önüme döndüm, çantamın fermuarını aldım ve sırtıma taktım. Ağaçların yosun tutup tutmadığına baktım. Nehirden fazla uzak olduğumu anlayınca da büyük bir hayal kırıklığına uğradım ve geniş bir ağaca tırmanmaya başladım. Ufak tefek olmam da bu işi kolaylaştırmıştı.

En tepeye doğru çıkmaya çalışsam da dalların zayıflığı beni korkutmuştu. O yüzden gelebildiğim en sağlam yerde durdum. Çatal şekline gelmiş dalı gördüğümde zaferle gülümsedim ve hemen oraya uzandım. Eskisi kadar rahat olmasa da burayı da sevmiştim.

Tam rahatça kurulduğum sırada çalmaya başlayan Panem Marşı ile hemen oturmaya yakın bir pozisyona geçtim ve önümdeki ağaç dallarını ellerimle tuttum. Ölü haraçları gösteriyorlardı.

Yanlarında yazan numaralardan hangi mıntıkalardan olduklarını anlıyordum. Yoksa onları tanımam mümkün değildi. 1'in küçük bir haraçı,3 ve 4'ün hepsi sağlam. 2'nin üç haraçı ölmüş. 5'in bir haraçı ölmüşken, 6'nın hiç haraçı kalmamış, 7'ninse 2 kişisi kalmış. 8'in üç haraçı, 9 ve 10'un üç haraçı ölmüş. 11'in de tüm haraçları ölmüş ve bizim tüm haraçlarımız duruyordu. Bu iyiydi. En azından müteffiklerim güvendeydi. 23 ölü, 25 diri haraç. Kıyamet diye buna denirdi. Kafamı yeniden ağacın dalına yasladım ve güzel bir uykuya daldım.

Rüyamda Leonis'i görüyorum. Bana el sallıyor. Yanına gidiyorum. Eve doğru koşuyoruz. Leo'yu omzuma alıyorum, kahkaha atıyoruz. Eve gelince Leo'yu yere indiriyorum. İçeri giriyoruz.

Eve girdiğim anda karşıma arena çıkıyor. Leo, annem, Maysilee ve Wade, Septimus'un karşısındalar. Kariyerlerden bazıları onları tutuyorlar. Pliny'e bakıyorum. Septimus'un yanında sırıtıyor. Arkadaşlarımı ve ailemi kurtarmak için öne atılıyorum ama Pliny ve birkaç kariyer beni tutuyorlar.

Pliny kulağıma, "Onların ölümlerini izleyeceksin." Diye fısıldıyor. Septimus bir mızrak atıyor ve Leo'yu alnından vuruyor. Annem ağlamaya başlıyor. Tek dediği ise, "Haymitch bizi kurtar. Leo hala yaşıyor!" Diyor. Gözlerimin önünde annemin üzerine ok atıyorlar. Annemin sesi kesiliyor. Septimus, Maysilee'nin yanına gidiyor ve kılıcını karnına saplıyor. Maysilee son kez bana bakıyor ve başı öne doğru düşüyor. Wade de bana bakıyor. Bakışı kızgın. "Hepsinin suçlusu sensin! Oyunları kazanma! Senin yüzünden ölmek istemiyorum." Wade'in söyledikleri canımı acıtıyor. Hele onun ölü halini görünce daha kötü oluyorum.

"Hayır! Bunları yapamazsınız! Hepinizden nefret ediyorum! Onlar benim arkadaşlarım! Ölmüş olamazlar! Bırakın beni!" Daha çok isyan etmek istesem de, Septimus'un yüzümü yumruklaması yüzünden lafım kesiliyor. Septimus'a bir iki tekme atsam da, kariyerler ayaklarımın üstüne basıyorlar. Hareket bile edemiyorum. Kariyerler bir anda beni bırakıyorlar ve yere yapışıyorum. Ayağa kalkmaya fırsatım olmadan, Septimus'un attığı tekme karnını buluyor. Adam herhalde hızını mı alamadı nedir, ardı ardına tekme atıyor. Yerde, annemin ve Leo'nun yanında, kanlar içinde kalıyorum. Kariyerler giderken, Septimus arkasını dönüyor.

"Sana ölümünün acı içinde olacağını söylemiştim."

 

50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤Where stories live. Discover now